Yağmur var, şemsiyem yok, durakta epey bekledikten sonra gelen ilk otobüse kendimi fırlatıyorum ve gördüğüm ilk boş yere oturuyorum. Otobüs hareket ediyor, yanımda bir genç kız oturuyor,elinin altında çantası ve bir beyaz baston var, bastonda altı nokta körler derneği yazıyor, okuyorum yazıyı.Trafik o kadar yoğun ki; tekerlekler neredeyse dönmüyor, epey bir zaman sonra, kız dönüyor ve gülümseyen gözleriyle bana, sıhhıye'ye daha varmı? diye soruyor, yanıtlıyorum, SIHHIYE Mİ? EVET DAHA ÇOK VAR YANİ DAHAA ÇOOOK YOLUMUZ VAAAAaaar, anladığınız gibi avaz avaz bağırarak konuşuyorum bir an sonra sesim inceliyor ve susuyorum, hatta içime çekiliyorum, utançtan büzülüyorum birazda, kız bana yine gülen gözleriyle dönüyor ve anladım diyor, suskunluğum büyük.Ben senin duymadığını zannederek bağırarak konuştum, görmeyen sen değilsin benim aslında, verdiğim anlamlara göre hayata bakıyorum, ben körüm diyorum, kız yine tatlı tatlı gülüyor ve estağfurullah diyerek beni onaylıyor. Sonraa epey sohbet ediyoruz gülüşerek, o nasıl kulaklarıyla gördüğünü anlatıyor, ben dinliyorum yani umarım dinliyorum, çünkü; belki de sağırım, onu da bilmiyorum, şimdilik dinledim sanıyorum..
6 yorum:
Süper bir paylaşım, özüne sağlık Nilüm!
dışarıdaki deneyim, içeride dem(leniyor)* ve his o zaman biliniyor(muş) Fulim..sen de sağol:)
*dem: nefes
hepimiz kör, hepimiz sağırız bazen...:) ama bilmiyoruz ki körlükte -sağırlıkta kalpten kaynakli...
çok samimiydi yazınız...
sağolun Brajeshwari,sevgimle:)
Sevgili Düş;
Körlerle yüksek sesle konuştuğumu farkettiğimde ben de çok utanmıştım karşımdakinden."O kör ama görüyor, senin gözlerin açık ama farketmiyorsun!" demiştim kendime.Dilsizlere de aynı şeyi yapıyorum çare bulacağım inşaallah. Galiba duyan da gören de kulaklarımız onun için bu şartlanmışlığımız. sevgilerimle.
hoşgeldin Sufim, tam da o işte şartlanmışlık, olanı görmeyi engelleyen,aksine olana perde çeken, eh olsun varsın hatırlarım; "aslında göremedim duyamadım değil sadece öyle varsaydım":)
Yorum Gönder