30 Mart 2011 Çarşamba

Cennetin Rengi


kalbin yolu, O'na uzanırken, O'nu isterken, senin elini hep tuttugunu hissetmek...

24 Mart 2011 Perşembe

Aslan


*Aslan;

Bir aslanın şöhreti etrafa yayılmış idi. Herkes akın akın o aslanı görmek için bir sene süren zorlu bir yolu göze alır, ne zamanki aslanı görürler, o zaman bir adım dahi atamazlardı. O kimselere ne denirdi ki;

Nihayet siz bu aslanın aşkı ile bu kadar yol teptiniz. Halbuki bu aslanın bir hassasiyeti vardır ki; her kim onun huzurunda cesur olur ve elini ona aşk ile sürerse, o kimseye, zarar gelmez. Eğer bir kimse ondan korkarsa, aslan ona gazap eder ve belki bazılarına da benim hakkımda ettiğin kötü bir nazardır diye kasdeder. Şimdi bu şöyle bir şeydir;

Bir sene yol teptiniz ve aslana yaklaştınız? Bu tereddüt nedendir? Adımınızı ileri atın. Kimse adım atmaya cesaret edemedi. İnsanlar şöyle cevap verdi;

O attığımız adımların cümlesi kolay idi. Adım aslanın gözü önünde atılan adımdır. Hz. Ömer'in imandan kastettiği, aslanın gözü önünde atılan adımdı. O adım nadirdir. Veliler ve seçilmişlerden başkasının işi değildir ve asıl adım da budur. Geri kalan, bu adımın ayak izleridir.

*Fihi Ma Fih( ne varsa içindedir)..Mevlana

23 Mart 2011 Çarşamba

ogrenciligin esasi

İbrahim el-Havvas henüz bir öğrenciyken, bir Mürşid'e teslim olmak istemiş. Bu aziz kişiyi bulmuş ve öğrencisi olmayı taleb etmiş.

Mürşid cevaplamış; henüz hazır değilsin.

Genç adam inatla üsteleyince Mürşid; Tamam sana birşey öğreteceğim. Ben Mekkeye Hacc'a gidiyorum, benimle gel.

Mürid memnuniyetle kabul etmiş.

Şimdi biz yol arkadaşıyız demiş Mürşid ve devam etmiş; birimiz rehber olacak diğeride ona uyacak, rolünü seç.

Rehberliğine uyacağım demiş öğrenci.

Nasıl uyacağını biliyorsa rehber olacağım diye cevaplamış Mürid.

Seyahat başlamış. Bir gece Hicaz çöllerinde dinlenirken yağmur yağmaya başlamış. Mürşid ayağa kalkmış ve öğrencisini korumak için üstüne battaniye örtmüş.

Bunu senin için ben yapmalıydım demiş öğrenci.

Sana bu yaptığıma uymanı emrediyorum diye uyarmış Mürşid.

Gün ışımaya başladığında, öğrenci; yeni bir gün başlıyor, bugün ben rehber olayım sen de öğrenci ol diye teklif etmiş, Mürşid de onaylamış.

Genç adam, ateş yakmak için çalı çırpı toplayacağım demiş.

Mürşid cevaplamış, bunu sen yapmamalısın, ben yapmalıyım.

Genç adam, sana ben çalı çırpı toplayana kadar burada oturmanı emrediyorum deyince, Mürşid'in cevabı şu olmuş;

Bunu yapamazsın çünkü rehberin öğrenciye hizmet etmesi öğrenciliğine uymaz.

Bundan sonra da Mürşid her fırsatta genç adama öğrenciliğin ne manaya geldiğini anlatmış.

Kutsal şehrin kapısında yolları ayrılmış. Bir süre sonra öğrenci, Mürşid'i yeniden gördüğünde gözüne bile bakamamış.

İşte senin burada öğrendiğin, öğrenciliğin esasıdır demiş Mürid.

*İbrahim Şah, Dervişlerin Sırrı.

15 Mart 2011 Salı

anlamak niyetiyle bakmaktır; okumak; yoksa dört ayaklılar da bakmakta aleme...

3 Mart 2011 Perşembe

birisi ben böyle hissediyorum dediğinde

Bu sabah odamda çalışıyorum, biri geldi ve bana

"dün sen bana bişey söyledin ve ben kendimi küçük çocuk gibi hissettim" dedi.:)

gelen ve bana bunu diyen kişi 60 yaşında?!demekki hakikaten akıl yaşta değil başta...
Bu hissinizden ne kadar eminsiniz dedim?

eminim dedi..

peki dedim, benim size böyle hissettirme niyetimden ne kadar eminsiniz?

emin değilim dedi:)
o zaman o hissinize ne kadar güvenebilirsiniz?

ses çıkmadı, bunca yıllık hak hukuk, beni başından savdın, küçük hissettirdin suçlamaları aniden havada kaldı..

çünkü niyetim bu değildi, niyetim benden istenilen şeyi, kişinin kendisinin yapması için yol göstermekti ki ancak bu yolu öğrendiğinde kişi, sorumluluğu alıyor, yoksa onun sorumluluğunu ben aldığımda bu hem bana hem de ona saygısızlık oluyor ve daha asıl önemlisi; O'na saygısızlık oluyor..Çünkü sadece O varken, gölgeler ben ben demeye başladığında herkes O'nu unutuyor..

çıkarken tamam benim için konu aydınlığa kavuştu, ben olanı unuttum diyordu, sen de unut?!bence bir sorun yok ki unutayım dedim, aksine olsaydı unutmak yerine kendime bakmaya devam ederdim, neydi unuttuğum diye..

2 Mart 2011 Çarşamba

ben'lere veda..

Geçen gün "her bir ben'in  BEN olduğunu anlayarak oluyor bir sarmalı tamamlamak ve diğerine geçmek..genişlemeden, katmer katmer gülünü açtırmadan yanlarına doğru, dikeyde boyunu uzatamıyorsun" demiştimya devam edeyim ona;

Dikeyde boyunu uzatma, içinde olunan spirali tamamlayıp yükselme demek.  Her yükseliş de alttaki sen'e veda etme zamanı yani; onun ölme zamanı; ölmeden önce ölmek... 

Peki sen ne'sin/kimsin? rollerim, kimliklerim bizatihi o çemberdeki nefs mertebem ve her veda izleyenin, oyuncuya, muhabbet ve sevgisi  ile oluyor. Çünkü; geride bırakılan "sen" bu vedayı herzaman hakeder;

"sen bensin ancak ben sadece sen değilim" diyerek vedalaşma, BEN'e yaklaşma, üst kata geçebilmektir, bu bir kabuldür, o sen'i kabul ederek içeri almaktır, bütünlenmek ve TAMlamaktır, dışarıda sana seni göstermek ve kabul için bekleyeni davet edip içeri, o hali içeride bütünlemektir. Sen rıza gösterdikçe açılır kapılar sana muhabbetle, AŞKla..