28 Şubat 2010 Pazar


Başkalarını bilen bilgi edinir, kendini bilen aydınlanır demis Lao Tsu,kendini bilme ise dışardan içeriye, Jung'un deyimiyle personadan gölgeye, çok sessiz bir yolculuk; çok fazla paylaşılamaz ama belki sezilebilir tadı...

Bir durumla/olayla karşılaştığında, onu tüm anlamlarından sıyırıp, bakabiliyormusun ona bir çocuk saflığında?ancak bunu yapabildiğinde, olay/durumun sana anlatmak istediğini sezebilirsin, aksi taktirde hep bildiğini sanmaktan vazgeçmeyeceksin...

27 Şubat 2010 Cumartesi

"Aşkını ver bana"nefesle yanan,yana yana kavrulan Ney'in hikayesinden Sema'ya yolculuk..




Düşünceler; düşük seviyede ve yüksek seviyede gerçeklikler yaratabilir. Bu, mantığa bürümek ve düşünmek arasındaki temel ayrımdır. Biri fiziksel olanı, diğeri ruhsal olanı yaratır ve biz yarattığımız şeye inanırız...(Mucizeler Kursu)

Belgeseli cekenin emegine, bunu bana gönderenin canına sağlık, sağol Fulya:)

25 Şubat 2010 Perşembe

kendini önemsemenin yerini "boşluk" aldığında, zihin rahatlar; O aranmayı değil keşfedilmeyi bekler...




Herşey dönüşüp gitmede,

Kainatta herşey dönmede dönüşmede...
Dönüşüp ulaşmada, dönüşüp gelişmede...
Semadan gelen döner semaya...
Buhar suya döner, su toprağa...
Kainat döner...
Önü de bir sonu da bir...
İman da bir ilim de bir,
Sema sonsuz birliğe ulaşmaya dönen bir sonsuzluktur
Ve herşey döner...
Bir’den başlar dönmeye
Ve yeniden Bir’leşene kadar döner

Mevlana

21 Şubat 2010 Pazar



Egomuzun bir benliği ve benliğimizin de sahip olduğu kimliklerimiz vardır.Kimliklerimiz aslında en önemli şeyleşme/şeyleştirme araçlarıdır.

Bir bebek anne karnında iken evrenle açık bir ilişki içindedir,daha doğmadan önce, varlığının temel kaynağı bu ilişkililik halidir.Doğduğu andan itibaren de bu kez, ebeveyni ile ilişkiye girer.İnsan, aslında herşeyi ilişkiler içinde öğrenmekte yada hatırlamaktadır.Bu nedenle girilen ilişkiler çok önemlidir, tüm yaşam boyunca.

Bebeğin kendi varlığını, bu ilişki içinde bildiği yaşantıda, ilişki içinde; kendisi ve ebeyni(genellikle annesi) vardır.Bebek, annesi ile kurduğu bu ilişkide, zaman içinde ilk "şey"leşmesini yaşar ve annesinin "evladı" olur.Bu ilk şeyleşme yani, birinin mülkiyeti haline gelme halidir.Sahiplenilme, aynı zamanda sahip olmadır.İnsan topluluğu da bu mülkiyetin kaynağıdır.

Şeyler dünyasında herşey; anlamlar ve algılamalardan oluşur.Bu dünyada BEN giderek saklanır ve içinde bulunulan dünyanın şeyleri; kategorize edilir, sınıflandırılır,yargılanır, etiketlenir.Neye göre; anlamlandırmalar ve algılamalara göre. Şeyler dünyasında herşey; beklentilere göre ilişkilenmektedir.Bu durum da ilişkilerde, şeylere bağlanmayı ve bağımlılıkları da beraberinde getirmektedir.

Yaşamın kendisi bu şeyler dünyasında, bir şey olmaya çalışmakla, bir şey olmaya zorlanmakla geçmektedir.Her oluş/olamayış, her olmaya çalışış da içerde, kızgınlık duygularını çoğaltmakta, değersizlik duygusunu tetiklemekte ve suçluluk handikapında boğulmakla sonuçlanmaktadır.Insan, özgün ve özerk bir varlık iken, şeyler dünyasının bu boyutunda, bir şey olmaya çalıştıkça da referans noktasını kaybetmekte ve kimlik bunalımına düşmektedir.

Aslında bu bunalımın, bunalımdan çıkmak için bir anahtar olduğunu da farkedebilmek, sezgisel olmayı gerektirir.Çünkü;bunalımdan çıkmanın ilk yolu; şeyler dünyasında bir ŞEY olduğunu farketmektir.Sadece bir ŞEY olduğunu farkeden insan, daha derine, kendine yönelebilir, algılar ve anlamlar dünyasının dışında kalan ÖZ"erk" varlığının da bu yolla farkına varabilir...

16 Şubat 2010 Salı

St.Germain&Adamus


Toplanti cok etkileyiciydi, shaudlari 2004den beri izlerim ama kanallik enerjisinin bu kadar kuvvetli oldugunu tahmin etmemistim. Bir de onca kalabalik icinde ( 130 kişi; yabanci ulkelerden gelenler de vardı ) birkaç insanla kanallik sirasinda etkileşime girdi ki; biri de bendim, yok valla egosal degil aldigim haz:D kisisel önemlilik gibi gozukse de durun izah edeyim olanı; yaşadığım inanilmaz bir histi, hani yuvadasindir,bir dostla karsilasirsin, bu dunyada yabanciymis gibi gozuken ve sen eminsindir, onun dostun olduguna ama yine de bir teyit ararsın ve dost; aa merabaaa, naber yaa der ve gelip omzuna dokunur, sen de o sevgiyle dopdolusundur, iste oyle hisler..

Toplantı çok eglenceliydi, ben her anında eğlendim, oyle kasim kasim bir kanallik degildi, neyse..Adamus nefes almanin oneminden bahsetti, nefes çalismasinda( transformal nefes calismasinda kullanilir) yaptigimiz o tepinme ve bagırma hareketlerini yaptirtti, enerjinin bosalmasi icin,bir nefes hocasi vardi ekiplerinde, onun cok hos bi lafi vardi, dedi ki; “sen televizyonun karşısındayken aniden telefon çaldığında ve o telefonu açtığında, televizyondan goruntuler akarken, sen telefondaki sese dikkatini verirsin.. yaşam akarken kendi ozune dikkatini vermek de budur, varoluşunu onurlandırırsın böylece:)

Adamus, Türkiye dengeleyici bir ulke, baris merkezi dedi, yeraltındaki pekçok sehrinizde sizinle beraberdik bir zamanlar dedi, Turkiye’ye geldinmi hic diye zihinsel olarak soruyorsunuz, cevaben burada doğmadım ama buraya çok sık geldim, egitmenlik yaptim dedi, sonra Turk insanının çok guzel oldugunu, kalplerinin açık oldugunu ve muthis guclu olduklarını soyledi, sonra, oluş içinde herşey uygundur, iki ucta gider gelirsiniz, yeni enerjiyi kabul ediyormusunuz diye sordu,hep bir agızdan evet diye bagirdik, ama hayır demeliydiniz diye guldu:))))ve yasam içinde deneyim geldiginde, farkinda olarak, ona nasıl anlamlar verdiğinize bakın dedi.Turkiye’de bloke olmus cok fazla enerji oldugunu soyledi, onlarin salinmasi icin nefes, bagırma(avazımız cıktıgı kadar bagırdık) ve tepinme hareketleri yaptırttı, nasil yasamak istersiniz dedi, bunu kolay ve zerafetle mi yoksa daha zor bir yoldan mi deneyimlemek istersiniz dedi. Secim sizin dedi. Neyi seçerseniz seçin sonucta onumuzdeki haftalarda veya bir kac ay icinde titremeleri goreceksiniz dedi…(olası İstanbul depremini hissetti sanirim, bu çalısma onun icindi ve dunya ana gegirecek ama bu haitideki gibi şiddetli değil hafif olacak, cunku burada enerjiyi bosalttık, seçimimizi yaptık dedi)

Sonra Adamus, cesitli boyutlardaki parcalarimizi, vechelerimizi es zamanli butunlestirmenin çok onemli oldugundan bahsetti. Vecheleri An’daolarak butunlestirmeyle, yaratici bilisin daha kolay tezahur edecegini söyledi, bilinçli secimlerle, yaratıcı bilişin açılacagını ve bu meydana geldiginde de DNA’da degisimin olacagini soyledi.

Bu arada Linda( Geoffrey’nin eşi) yeniden geleceklerini soylemisti ,Adamus’ta burada “sırlar okulu” yapalım istermisiniz dedi, herkes eveeet dedi:)

Guzeldi, hersey cok guzeldi:)


8 Şubat 2010 Pazartesi

selçuk erdem

kişisel önemlilik üzer:D
artwork by E.Yelland

yine aynı konudan devam;)

bazen aklıma, bana göre feci komik bi espiri gelir, onu sms ile sevgili can dosta yollarım;
beklentilerim:

1.gülmekten geberecek
2.ne kadar zeki, nerdeen de buluyor bu espirileri diyecek
3.zevk alacak, mutlu olacak,sevinecek.
4.Egom okşanacak, değerim artacak.

sonuç:
merkezden çıkmak ve başkası üzerine varsayımlar üretmek.

olan:
karşıdan tüm beklentilerimi yıkan bir yanıt; komikmiş, sağol.

ee ben o kadar beklenti yaptım, varsayım ürettim? hale bak,şimdi de o kadar beğenilmediğini görerek, değersizliğimi parlattım:))

oysa oysa ve yine oysa;
tüm bu duygulara girip sonrasında çıkmak kolay.Nasılmı?
tüm bu eylemleri "kendim" (özüm,ruhum,BEN) mutlu olduğum için gerçekleştiririm, BEN mutluyumdur her koşulda ve durumda, çünkü BEN beni koşulsuz severim, merkezime kendim yerine başkasını koyduğumda kırılsam da beni severim, bunu hatırlamanın yolu ne mi? dışarıya bakan bir çift gözümün, dışarıdan bana baktığını hissetmektir, o bazen sms ile gelen bir yanıt, bazen bir kuş cıvıltısı, bazen vazodaki çiçek, elimdeki bir bardak su, yani bana bakan bu boyutun tüm düşleridir:)

5 Şubat 2010 Cuma

Hani sabah kalkarsınız yüzünüzde bir gülümseme,çevrenizdekilere tatlı tatlı şakalar yaparsınız ya da aklınıza sizce komik bir şey gelir, onu paylaşırsınız; size dönen yanıt buz gibidir, karşıdaki laf olsun diye komikmiş der, bi de sağol der? yüzünüzde gülümsemeniz donar mı? enerjiniz aşağıya çekilir mi? ama ama komiktii? ee iyi zaten komikmiş dedi? ama o bana komik bişeyler yaptığında ben böyle tepki vermiyorum? ee iyi de bundan ona ne? Bilinki o an merkezinizde değilsiniz, hafif hafif dışarıya bağlanmış ve o bağlılıkla savrulmaktasınızdır.Bu niye yaşanır? Merkezinize geri gelin diye..

Eğer birşeyi karşılık için yapıyorsanız, egonuz sizden önce gidiyor demektir, çünkü, karşılık için yaparken beklentiler oluşturursunuz, oysa unutmamalı "Sevginin kendisi başka birinin yaptığı bir şeyle ilgili değildir. Karşılıklı sevmek değildir esas olan! haa bu olursa amennaa hatta şamda kayısı ama olmadığında, zaten sevginin kendisi olduğumuzu hep hatırlamalı" :)

4 Şubat 2010 Perşembe



Hani geçen gün yazdımya "serbest bıraktığında (geri) gelen"i, bugün onun üzerine düşünüyordum;

Serbest bırak diye bir dolu bilgi öğrenmiştim, teslim ol diyen bir dolu bilgiye sahiptim, bilgiyi bilgeden aldığım bi dolu an vardı ama sonuçta hepsi bilgiydi..

Ancak işin can alıcı kısmı, o bilgi deneyime girmedikçe kilidi açamıyordum, bilgi deneyime girdiğinde; neyi seçtiğimdi kilidi açan, evrensel bilgilerin hepsi aslında hiç okumasam da benim içimde vardı, aslında o bilgilerle gelmiştim bu boyuta ve o bilgileri ancak deneyimlediğimde farkındalığıma getirebiliyordum ve bu dünyaya gelme niyetim ışıldıyordu..

Onun içindi "herşey olması gerektiği gibi" sözü, çünkü olması gereken oluyor AN da ve benim seçimim; o OLanı, olasılıklar içinden seçmek, seçtiğimde sadece o görüş alanıma giriyor, maddeleşiyor, suretleniyor ve bilgelikten süzülen ışık aydınlatıyor bilgiyi ve onu deneyimlediğimde, farkındalığım içinde kalırsam, deneyim sonlanıyor ve yeni bir döngü açılıyordu..kimbilir belki de böyle değildir, bilmiyorum.. ama yazdım işte:)

I love my homeworld:)



seviyorum şimdime yuva olan bu mavi dünyayı, iyi ki var,çünkü herşeyde O var:)

2 Şubat 2010 Salı


Cem Mumcu from TEDxReset on Vimeo.


geçmişteki algılar ile birbirimizle ilişki kurarız, o algıları, anlamları, aidiyetleri, seni koruması için yaratır ve kullanırsın ama bi anda seni deli de edebilirler.. unutmamız(reset etmemiz)için "şimdi burada" hangisi geçerli bunu hatırlamamız gerekir, unutmadan önce hatırlamalı..Cem Mumcu TEDxReset konuşmaları

1 Şubat 2010 Pazartesi


Serbest bıraktığında geri gelen:)

Sabah elimde çayım, güneşli bir Ankara gününü seyrediyorum. Bu günler tatil günleri benim için, cep telefonum çalıyor, sessizde kalmış yine?!tesadüf işte görüyorum yanıp sönmesini, açıyorum, bir haber var karşıdan, daha önce olmasını istediğim bir olayın, olur gibi gözüken bir durumun, olmadığı haberi, başka alternatifler sunuluyor, düşünüyorum, peki diyorum o halde o alternatiflerden bana uyan birini seçiyorum, hiç "keşke olmayan olsaydı" gibi istek duymadan, telefonu kapatıyorum.

Yine güneşli Ankara sabahına dönüyorum, pencerede serçeler ötüşüyorlar, bayılıyorum bu seslerine,izliyorum onları, bu kez ben arıyorum az önce arayanı ve sunulan alternatifi değiştirip başka bir seçenek söylüyorum, kendimce bana uyan, o alternatif üzerinde anlaşıyoruz, tamam diyorum kapatıyorum telefonu.

Çok geçmeden yeniden çalıyor telefonum, yine aynı kişi arayan ve bu sefer,  aslında olmasını istediğim, en başta olur gibi olan ama sonra olmayan ilk seçeneğin olduğunu söylüyor, ne oldu? ne değişti diyorum? bilmiyorum diyor, olma ihtimali hiç yoktu ama oldu..

Ne değişti? değişen benim, BENin arzusu neyse o oluyor biliyorum, sabitlenmek, ısrar etmek,olmayanı oldurmaya çalışmak beni yoruyor, bırakmak, serbest bırakmak, olanı kabul etmek, ve en önemlisi olana dair hiç bir anlam yüklemeden ve varsayım yaratmadan sadece şimdi olan bu, peki diyebilmek, hayat bu:)