30 Aralık 2008 Salı



gelen giden birşey yok elbet
bunu bilince söze ne hacet
kendin bilmede keramet
yapmaktan OLmaya geçmek marifet
nasip OLsun...

28 Aralık 2008 Pazar



"Sadece Etrafın ugruna yasarsan; mutlulukları devam edecektir, sen hariç.Once kendin için yasarsan; mutlulukları yine devam edecektir.. senin de" diye yazılmisti bi yerde, dusundum bir sure bu yaziyi, çok fazla zihin vardi sanki içinde,zihinle bakınca, okuyana pek de yanlış geliyor üstelik, öyle ya kendin için yaşamak, bencillikle esdegerdir.. elbette bu bakis sevgiye açilamamis bir zihine aittir..

Ancak sevginin ifadesiyse bu kelimeler, bilir "icin disi" yarattigini ve baskalari denilen ötekilestirilenlerin de BiR oldugunu..baskasi için yasamak diye birsey yoktur,herkes kendisi için yasar ve baskasi ugruna yasamak da kendi için yasamaktir aslinda,sevginin tek gerçek oldugu ve bu gerçegin tüm illüzyonlarin arkasindaki tek gerçek oldugu bilgisi, zihnin de Tanrinin oldugu bilgisini getiriyor, o zihinki; en derine inildiginde tek tek herkesde BiR ve AYNI çünkü; BiRin...sensensinbendebenbensendersemsenolursunben..

22 Aralık 2008 Pazartesi




Aslında bir öz ile tam ve bütün oldugunuzu tek bir AN hissetmişseniz, birbirinizin kalbine dokunmuşsanız,korunmasız kalabilmis ve açmışsanız egonun perdesi altındaki özünüzü, tam bir kabulle sevginizi verebilmişseniz ve size sunulanı alabilmişseniz, hatta aşkın kendisi oldugunuzu fark etmişseniz, ruhların arasındaki uyum ve ahenk sarmışsa tüm BENliğinizi ve aradaki çekme itme gücüne ragmen, öz yoldaşına duyulan ÖZlem nice olursa olsun, kendinize baglamak için bir çabanız olmamışsa onca savrulma içinde, ruh ikizinizle buluşmuşsunuz demektir..O ANdan sonra hiçbir acı, hüzün yada sevinç eskisi gibi olmayacaktır, çünkü acının içindeki sevinci, sevincin içindeki hüznü tatmış olacaksınız ve bu ANı yaşamış olmanın mucizesi saracak BENliginizi, sevginin kendisi oldugunuzu size gösteren o öz'e, herAN minnet ve sevgi ile bakacaksınız..

Yaşam gerçekten çok basit, ne kadar allayıp pullasakta,yaşam bir yoldur ve basittir ve onun merkezinde kalp vardır ve o kalp saf sevgidir,ve sevgi, kalbinizi başkasına vermek degil sadece sevgiyi verebilmektir, çünkü kalbin verilmesi beklentiyi dogurur, oysa sevgi gani ganidir, verseniz de verilsin diye beklemenize gerek yoktur, o zaten sizdedir, siz sevgisinizdir...

18 Aralık 2008 Perşembe



bugün bi soru geldi canlardan birinden,

tanri ile bir ve hemhal iken, ne demeye geldik biz bu yere,neden bu rüyayi görmeyi seçtik dedi,

cevabi sadece "ruya görmek icin" olamaz mi?orda huzurlu huzurlu durmak yetmedi belki ruhuma, rüyayi görmeyi ve o rüyayi yaratmayi özledi belki,bilmiyorumki..

özüm düs kurar, düsleri özlemleridir hiçde ayri olmadigini bildigi halde, özlemleri dusleridir,özlediginin hayalini kurar ve onlari yaratir, yarattigi ANda kendini orada yitirir..özün uyanmasi işte bu nedenle, hayalin son bulmasi demek degil,aksine kendini kesfetmek, kendini tanimak, kendi potansiyellerine sasirip kalakalmak, allaa alla.. bunuda mi yaptim ben diye kalakalmak ve o yaptigini da gerçeklestirebildigi için hamdetmek, sevinmektir, araçlar nasil aleti islevsel kiliyorsa, öz de kalp ile islevsel hale gelir..

özüm biliyorum ki; yagmur rüyasi görmeyi, sonrada o yagmura kalple dokunmayi özledim ama buraya gelince(yani aslinda öyle gitme gelme de yok ya neyse) rüyayi kabus sandim, yagmura yagdigi için kizdim, ne islatiyon be dedim, ffffhh bee geldik islandik, rahat batti dedim..:)

17 Aralık 2008 Çarşamba



Bugün çok sevdigim bir abimi, annesinin vefati dolayisiyla ziyaret ettim,ne zor gidenin ardinda kalana birseyler söylemek ki; o giden 97 yasina kadar dünyada kalmis bir anne olunca..

Çok zaman kalbimden geçiyor, ölmeye doguyoruz düsüncesi, bugün ayni seyi abim söyledi..idrak noktasi hep bir seyleri yasayinca, insanin kalbinde sanirim aydinlaniyor..

Birkez daha düsündüm aglamak, üzülmek, için cayir cayir yanmasi tipki Shakespeare’in 64. sonesinin son dizelerin de dedigi gibi; yitirmekten korktuguma sahip oldugumu "sandigim" içindi..oysa hiç bir seyin sahibi degildimki?...

Böylece yikimlar bana düsünmeyi ögretti.
Zaman’in gelip askimi götürecegini.
Bu düsünce de ölüm gibidir; degistiremez,
Yalnizca aglar, yitirmekten korktuguna sahip oldugu için.


Bugün çok sevdigim dostum dedi ki; gülgeç nil, gülmek ve geçivermek, hergünü, bana o gün içinde verdikleriyle hamdolsun ile bitirmek..çünkü hiçbirseyin olus sebebini bilmiyorum, o olusdaki hakkimda hayirli olacak seyi bilmiyorum, ben hiç bir sey bilmiyorum ve sadece bildigimi saniyorum, zihnimde yarattigim dünyayi içimde ve disimda gerçek saniyorum..hamdolsun..

14 Aralık 2008 Pazar




çakraları neler kapatır?çakralar enerji kapılarıdır, ve günlük yaşamda yaşadıgımız duygu durumları ile yakından iliskilidirler ve duygular onları kapatir, enerji alamaz beslenemeyiz işte o zaman..

1.çakra; yaşam enerjini burdan alırsın, dünyaya baglısındır bu çakranla.Onu kapatan korkularındır, düsünmelisin derin derin nelerden korkarsın, en temel korkun nedir..

2.çakra;kendini affetmediginde (ama bu öylesine bir affetme degildir, zorla olmaz, içinden gelir bir an) bu çakran tıkanır, nelerdir affedemediklerin kendinde, neyle suçlarsın kendini..

3.çakra;utandıgın zaman kapanır bu çakra, nedir utandıgın şeyler, mideni büzen utançların, hatırla, hiçbirini inkar etme..

4.çakra;üzüntü ve keder kapatır bu çakrayı ama açılması da yine bu üzüntü ve kederlerle olur, ne tuhaf bir tezat degilmi? üzüntü ve keder verenlere sevginin akmaya baslamasıdır açıldıgı an..

5.çakra;gerçeklerle ilgili çakradır, yalanlar kapatır onu..gerçek dogan hakkında yalan söylememektir onu açan..kendini kabuldür isin sırrı..

6.çakra;kavrayısla ilgilidir, yanılgılardır onu kapatan.En temel yanılgı; herseyin birbirinden ayrı oldugu yanılgısıdır, oysa bir ve tektir aslolan..

7.çakra;düsünce çakrasıdır, saf kozmik enerji buradan akar, baglarını çözemezsen, unutmayı ve bırakmayı ögren(e)mezsen, kapanır bu çakra..

Avatar'a sevgimle...


hani basimin ustunde yerin var derlerya, insanin nefsininde en çok kullandigi yer orasidir,tipki bu minik maymun gibi:)tepeleri sever, kalpte hiç yeri yoktur:)

5 Aralık 2008 Cuma




oshonun şu lafını çok severim;

"hayat sonsuz bir şimdiki zamandır"Bu çok öze dair bir hayat tanımlaması, zihinle bakıldığında ise o geçmiş ve gelecek diye bölündüğü için anlamak zor olacaktır..

zihin ve öz..

işte bu ikisi açısından ifade ettiği şey çok farklıdır, tekbaşınalık ve yalnızlığın..

zihin yalnızlık kelimesini seçer, ego kendini pek bir önemser ve yalnızlık bir duygudur ve bir önemsizlik, bir kendine acıma, kendini yapayalnız ve ıssız hissediştir şuu koskoca dünyada..yalnız olan, kalabalıklarda bile yalnızdır, öylesine yalnızdırki, degersizlik inancını beslemeye baslar yalnızlığıyla..ego beslenemediginde, yalnızlık, huzursuzluk ve rahatsızlık hissetmeye başlar..

öz ise zaten tekbaşınalık halidir, bağımlı degil baglıdır o insanlara( özlere), bunu bilir,bir orman gibi kalabalık ve bir ağaç gibi tekbaşınalıktır yaşanAN, yolunu kendi yürür,tekbaşınalıkta acımak yoktur kendine, sessiz bir zihnin ulaşabilecegi bir hiçlik halidir, tek oluş biçiminin, tekbaşına, şimdi ve burada oldugunu bilir öz..

talepsizlik halidir kısaca tekbaşınalık, beklentisizliktir, bu anlamda da yalnızlığın tam zıddıdır aslında..

2 Aralık 2008 Salı




yansıyanla tamamlanan..

aslında zaten yarım değildi, yansımasına bakıyor ve yarısını görüyor ve eksiklik hissediyordu ama o eksikliğe asla dışında ulaşamayacaktı..oysa zaten tamdı..

26 Kasım 2008 Çarşamba




derinden ve iyi anlasilan, kendini yinelemez..Krishnamurti söylemis bu sözü.Bunu anlayabilmek demek, zamanı da çözmek demek sanırım..

BEN'ligin; bir ANı, düsü yaratmak için parça parça bölüp; zamanı ve o zaman içinde, mekanı yarattıgını, sonrada geçmis ve gelecek içinde bölünmüs zihinle dolastıgını bilince, kendiliginden çözülür zaman..

oysa bilmeli; tek bir AN var, yazılmıs, senaryolastırılmıs; oyuncular, zaman ve mekanla zihnen bölünmüs, ölmeye dogmakla sekillendirilmis..taakii düsten uyanana kadar..gölgenin senaryosundan mı, BEN'ligin seçiminden mi bakacaksın karar ver..

28 Ekim 2008 Salı



hiç bir şeyin sahibi degilim..
ne günü elimde tutabiliyorum..
ne de geceyi..
bir perdenin önünden akıyor yaşam..
yansıyanı gerçek sandıgım..

15 Ekim 2008 Çarşamba




Sen tohum ektiğin için ağaç çıkıyor değil, bir ağaç varsa milyonlarca da tohum vardır.Neden sonucu takip ediyorsa, sonuç da nedeni takip eder. Zincir böyle işler.O zaman bu bir çembere dönüşür- istediğin yerden başla; ister nedeni yarat, ister sonucu. Ve sana söylüyorum, sonucu yaratmak daha kolay çünkü sonuç tamamen sana bağlı; neden o kadar sana bağlı olmayabilir. Yalnızca belli bir arkadaşımın yanında mutlu olabiliyorum dersem, o zaman mutluluğumu; bu arkadaşa, onun orada olup olmamasına bağlamış olurum. Eğer belli bir zenginliğe ulaşmadan mutlu olamam dersem, mutluluğum o zaman, dünyaya, ekonomik duruma ve diğer her şeye bağlı olur. Bu istediğim gerçekleşmeyebilir. O zaman da ben mutlu olamam.

Neden benim ötemdedir. Sonuç ise içimde. Neden etrafımda, durumlarda, dışımdadır. Sonuç ise benim ta kendimdedir. Sonucu yaratabilirsem, neden de onu takip edecektir. Mutluluğu yani sonucu seç ve bak bakalım ne oluyor..Tüm hayatın bir anda değişecek ve etrafında mucizelerin gerçekleştiğini göreceksin çünkü, sonucu yaratmış olacaksın ve nedenlerde onu takip edecek..

Sorun ne?niye seçemiyorsun? Neden bu yasa üzerinde çalışamıyorsun? Çünkü zihnin, bilimsel düşünce tarafından eğitilmiş zihin, tümüyle diyorki; mutlu değilken mutlu olmaya çalışırsan, bu göstermelik olacaktır. Mutlu değilken mutlu olmaya çalışırsan bu sadece rol yapmak olacaktır, gerçek değil.Bilimsel düşünce bunu söyler, gerçek olmayacak sadece rol yapıyor olacaksın. Ama biliyorsun ki; hayat enerjisinin kendi işleyiş biçimi var. Kendini tamamen vererek rol yapabilirsen, bu gerçeğe dönüşecektir. Bunun tek püf noktası; oyuncunun orada olmamasıdır. Role kendini tamamen kaptırırsan, gerçekle arasında hiçbir fark kalmaz. Yarım yamalak rol yaparsan, işte o zaman göstermelik olur.

Dans edeceksen, şarklı söyleyeceksen, mutlu olacaksan tüm kalbinle ol..kendini hiç tutma, rolün içine dal, rol yapma eyleminin kendisine dönüş, oyuncuyu oyunun içinde erit ve bak bakalım neler oluyor. O gerçeğe dönüşecek; onun kendiliğinden gelmekte olduğunu anlayacaksın, o anda anlayacaksın ki; aslında kendi başına oluyor. Ama kendini tamamen vermediğin takdirde bu gerçekleşmez.

Sonucu yarat, tamamen onun içine gir ve gör ve izle..

Osho; Benim Yolum, 49-51

9 Ekim 2008 Perşembe



hayatta ipler kimin/neyin elinde?
yıllar önce BİRi söylemişti;
"ya nefsin seni taşır ya da sen nefsini"...

8 Ekim 2008 Çarşamba

anda kalmak..
olana ilişkin tepkilerle, alışkanlıklarla ayartılmadan..
OLANı görebilmek..bir çiçek gibi, kat kat açan bir lotus gibi..neyse o..zihinle takılmadan,zihinle yapışmadan, oyunu oynamak.. oyunu oynayan oyuncuyu,ki o oyuncu, farklı vecheleri OLAN -katmer katmer açan lotus gibi- hep BENim, dönüşürken izlemek, izlerken dönüşmek..

24 Eylül 2008 Çarşamba

basit sıradan bir şişe mantarı..basitliği ve sıradanlığı ile taşır sıradışılığını..

10 Eylül 2008 Çarşamba

kanıtın yokluğu, yokluğun kanıtı değildir..gerçek bir yansımadır..

8 Eylül 2008 Pazartesi



İlham kelimesi; İngilizce “inspiration”ayni zamanda nefesi içe çekmek anlamina da geliyormuş.Bazen olaylarin çok içine gömülmüsken bir adim geride durup bir derin nefes çekince,içime o olayi başka bir pencereden görmek için bir ilham gelir..nefes ile ilham arasindaki anlamsal iliskiyi okuyunca anladim..

Nefes içimdeki gücü bana hatirlatiyor sanki..ve sezgisel güc kendiliginden dile geliyor..öylece gözlerimi tavana dikmis otururken ve içimde özümle sessiz bir diyalog içindeyken ve düsüncelerin akmasina izin vermis ve onlara takilmamisken, disimda sandigim bir yerde bir kumru ötmeye baslamisti dün..bekledigim haberci omuydu hala bilmiyorum ama onun sesini duyarken gelen haber özümdendi..

Bu bir düsmüydü??ama olsun, dünyada düs görenlere ait degilmi?...

22 Ağustos 2008 Cuma


güldügünde; kendini önemsemen ortadan kalkar..
omuz silktiginde; akisa birakırsın olayları..
sakinlestiginde; tepki yerine sadece cevap verirsin olana..
vazgeçme hissi gelir sonunda; ne gerek vardır savasmaya..
affediverirsin; hem kendini hem onu..
ve sonunda farkina varirsin; onun da hakli olabilecegi gerçeginin..

21 Ağustos 2008 Perşembe

suyun dibinde taş olup yosun tutmadan, suyun yüzeyinde yaprak olup akmayı nasıl bilebilir insan..taş akamadığı için yosunlanır, yaprak sürekli aktığı için duramaz..sanırım işin sırrı dengede, yoksa suya" ya sende çok hızlı akıyosun, bi yerde duramıyorum" demek yada "ya nası iş buraya çakıldım kaldım senin yüzünden su" demek insanın kendini de inkarı sanki..

6 Ağustos 2008 Çarşamba

dün işten çıktıgımda, su damlaları güneş ışıklarıyla oynaşıyordu, şiir gibi bir tabloydu..

29 Temmuz 2008 Salı

hayati tersten yasamak..

HAYATI TERSTEN YAŞAMAK
Yasamın en tatsız tarafı sona eriş seklidir.
Şüphesiz ki yaşamı tersten yasamak
Daha güzel, hatta mükemmel olurdu.
Nasıl mı?
Cami'de uyanıyorsunuz.
Bir tahta sandık içersinde,
Herkes karşınızda saf durmuş,
iyiliginize dua ediyor
ve tüm haklar helal edilmis vaziyette.
Tabuttan dogruluyorsunuz,
yasli, olgun ve agirbasli olarak.
Herkes etrafinizda, büyük bir itibar,
iltifatlar, çocuklar torunlar hepsi hazir.
Arabaniza kurulup evinize gidiyorsunuz.
Dogar dogmaz devlet size maas bagliyor,
aylik veya üç ayda bir maasinizi aliyorsunuz.
Ne güzel, hazir maas, hazir ev...
Altmisli yaslara kadar hersey garanti,
huzur içinde yasiyorsunuz.
Sagliginiz gittikçe düzeliyor,
kaslar güçleniyor, kuvvetleniyorsunuz.
Birgün çalismak istiyorsunuz
ve ise ilk basladiginiz gün
size hosgeldin hediyesi olarak bir plaket
ve altin kol saati veriyor patronunuz..
ve Genel Müdürlük veya
bunun gibi yüksek bir makamdan,
tecrübeli bir insan olarak ise basliyorsunuz.
Herkes karsinizda elpençe divan...
Vücudunuzda da bazi hosa giden hareketler de basliyor.
Gittikçe zayifliyor forma giriyorsunuz.
Diger hormonal aktiviteler artiyor, fevkalade.....
Aman ne güzel günler basliyor...
Derken birgün patron size
artik Üniversiteye gitsen daha iyi olur diyor.
Bu arada Babaniz ortaya çikmis,
'fazla çalistin' diyor.
'artik eve dön, isi birak,
okumaya basla, harçiligin benden olsun...'
Keyfe bakar misiniz ?
Okudugunuz dersler gittikçe kolaylasiyor.
Ekmek elden, su gölden bir dönem basliyor.
Partiler, Diskotekler,Kizlarin sayisi artiyor.
Derken Anne ve Babaniz sizi götürüp getirmeye basliyor,
araba kullanma derdi de yok artik...
Günün birinde sizi okuldan da aliyorlar,
'evde otur, keyfine bak, oyuncaklarinla oyna' diyorlar...
Mamaniz agziniza veriliyor,
zaman zaman altinizi bile temizliyorlar,
hatta bu durum aliskanlik yaratiyor
ve hiç tuvalet kullanmamaya basliyorsunuz.
Derken Anneniz birgün size süt verme kararini aliyor
ve baska bir keyifli dönem basliyor.
Mama artik her yerde, her an ve en taze seklinde hazir.
Bir gün karanlik ilik ve sicak bir ortama giriyorsunuz.
Beslenmek için agzinizi açmaya dahi gerek yok,
bir kordondan besleniyor, sicacik, yumusacik,
gürültü ve patirtisiz bir ortamda yasiyorsunuz.
Küçülüyor, küçülüyor,
ufacik bir hücre halini aliyorsunuz.
Ve günün birinde müthis keyifli bir orgazm ile hayatiniz bitiyor....

CAN YÜCEL

28 Temmuz 2008 Pazartesi

öfke üstüne..

Öfke üstüne;

Zihnin dalgalandığı en özel hallerden biri, akmak istersin,öfke gerçekten geldiginde zaten onu tutacak gerçek bir güç yoktur sanırım, baskılamak mümkün degil, belki bazen yine öfkelendim, öfke geldi diye düşünmek, kişiyi öfke ile birleşmekten alıkoyabilir ve işe yarayabilir de ama en faydalısı öfkeye kanal olacak bir eylemde farkındalıkla bulunmaktır..

İşin aslı öfke en gerçek duygudur, bunu sanırım en yalın bir şekilde çocuklar yaşıyor, yaşımız ilerledikçe o yalınlığı kaybediyoruz, aman iyi insan olalım, ama şimdi bu öfkede ne, sonra bana ne derler vb. daha bir dolu kalıpla kendimizi hapsediyoruz..Bunun ardında da kendimde gördüğüm en yalın haliyle etiketlenme korkusu, çünkü beni oldugum gibi kabul edenlerle beraber oldugumda, özde anlaşıldığımda bu korkunun olmadığını çok kez gördüm..

Önemli olan belkide gerçekten en önemli olan, geleni anlamak, ister sevinç ister öfke olsun hangi duygu geliyorsa ve bedene etki etmeye başlıyorsa onu geldigi anda anlamak, çözülmeye sebep oluyor..

Onun için uyanık bir zihin çok önemli çünkü geleni (ki zihin aracılığıyla geliyor) yine zihin aracılıgıyla fark edip, kalbin tanıklıgında GÖZ ile izlemek en aydınlatıcı yol..herkes yolu yürüyor, herkesin yolu yürüyüşü farklı ama bir tek şey varki o aynı, yol da yolcu da BİR deniyor bu aynılığa..

sevgimle

25 Temmuz 2008 Cuma

21 Temmuz 2008 Pazartesi

üzümmm:)ama daa koruk bunlar güzel limonata olur:)
sabah..ulus kale..
eskici dede..
kuş evi..

damla damla su..

19 Temmuz 2008 Cumartesi

suluhan/ulus/ankara
ulus/ankara
suuu
damlaa
ohh ferahliyooo:)
suluhandaki taşcının dükkanindaki dua..
taş..

15 Temmuz 2008 Salı

ordan burdan..

bu çocuk öyle numaracıydıki bana sürekli kaşlarini çatti..çiçekçi roman kadın..
toraman..
pıtı..
hatçe ile pıtı..
erguvan..
istanbulda denizati kafede bu güsel gelin önüme çikti:)
yine been:))metroda, camdan ben beni gördügümde:))