Mevlana etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Mevlana etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

21 Ağustos 2010 Cumartesi




Who Says Words with My Mouth



All day

I think about it,

then at night

I say it.



"Where did I come from,

and what am I supposed

to be doing?"

I have no idea.



My soul is from elsewhere,

I'm sure of that,

and I intend to end up there.



This drunkenness

began in some other tavern.

When I get back around to that place,

I'll be completely sober.



Meanwhile, I'm like a bird

from another continent, sitting in this aviary.



The day is coming when I fly off,

but who is it now in my ear, who hears my voice?

Who says words with my mouth?



Who looks out with my eyes? What is the soul?

I cannot stop asking.



If I could taste one sip of an answer,

I could break out of this prison for drunks.



I didn't come here of my own accord, and I can't leave that way.

Whoever brought me here will have to take me Home.



This poetry. I never know what I'm going to say.

I don't plan it.

When I'm outside the saying of it,

I get very quiet and rarely speak at all.



Shams Tabriz, if you would show your face to me again

I could flee, the imposition of this life.
 
 
Coleman Barks

25 Kasım 2009 Çarşamba

Bir Sufi hikayesinde, adam köşede, masanın üstünde duran mumu kastederek çocuğa sorar:

"Söyle bana ışık nereden geliyor?"

Çocuk da muma üfler ve cevap verir:

"Eğer bana ışığın nereye gittiğini söylersen, sana nereden geldiğini söyleyeceğim." (Flashforward dizisinden alıntı)

Çoğu zaman cevaplar değil, sorulan sorular insanı içine bakmaya yöneltir, cevapları ararken vakit kaybedebilir ve yanıtları dışımızdaymış gibi görebiliriz, çünkü cevaplar genellikle tek bir kaynaktan gelmez, dışarıda arandığında, oysa soru, içeriye; TEK kaynaga bakmayı gerektirir :)

21 Kasım 2009 Cumartesi

19 Kasım 2009 Perşembe


Link: Boundin - By Pixar(Turkce Altyazili)



Hikayemize verdiğimiz anlamı seçme özgürlüğümüz var:)

İstiridyenin biri diğerine dert yanar: ''İçimde yuvarlak ve ağır bir şey var, bana acı veriyor'' diğeri kibirli bir memnuniyet içinde: ''Şükürler olsun ki içimde hiçbir sıkıntı yok, hem içimde hem dışımda mutlu ve bütünüm" O sırada oradan geçen yengeç şöyle der: ''Evet mutlusun halinden ve bütünsün ama şunu söylemeliyim ki diğer istiridyenin çektiği acının sebebi, içindeki eşsiz güzellikteki incidir. " H.Cibran

14 Kasım 2009 Cumartesi

sadece nefes...


Poetry by RUMI (Only Breath)
Yükleyen barrlass. - Yüksek çözünürlüklü video keyfini yaşayın!

Sadece nefes; Hristiyan değilim ne de musevi, ne müslüman ne de hindu Budist, sufi ne de zen. Hiç bir dine ait değilim Hiç bir kültüre de ait değilim. Doğu'dan ya da batıdan gelmiyorum, denizin içinde de değil! Topraktan çıkmadım, doğadan değil, ne de mükemmelim bir takım maddelerin sentezi hiç değil. Ben yokum. Bu... dünyada bir varlık değilim ya da bir sonrakinde ne de Adem ve Havva'nın soyundan geliyorum Başka bir orjinal hikayeden bile degil. benim yerim yersizliktir, iziyim izi olmayanın. Ne bedenim ne de ruh. Ben sevilene aitim. iki alemi bir olarak gören. ve o birliği bilip söyleyen ilki, sonuncusu, dışarıdaki, içerideki, sadece o nefes alan insanoğlunun nefesiyim...

Celaleddin Rumi



11 Kasım 2009 Çarşamba

"You’re just suffering from the belief that there’s something missing from your life. In reality, you always have what you need."Byron Katie

olan neyse O'dur yani, onun üstüne söylenen her söz yada düşünce hepsi hikaye:)

3 Kasım 2009 Salı

"9" Tim Burton'un son animasyon filmi..özgürlük için! ruhsal kaynaktan beslenen nefsi/zihni izledim 90 dakika (bu tamamen benim yorumum elbette)..Bu arada film için; kaynağın tüm parçalarının özgürlüğünün, kaynak için nasıl/ne kadar değerli olduğunu, muhteşem bir dille anlattığını söyleyebilirim..ben sevdim..


9 sneak peak- Watch more Videos at Vodpod.

1 Kasım 2009 Pazar

bir reklam filmi...
içindeki felsefe ve aslında o sanatçı; Eşref Armağan, beni her zaman etkiliyor, o kendinin kör oldugunu biliyor, ve aslında kalbiyle görüyor...


2011 Volvo S60 Drawn on Paper by Blind Turkish Artist

20 Ekim 2009 Salı



Işık ışıktır görene, ışıktan köre ne

Bilmeyen ne bilsin seni
Gamlanma deli gönül
Gönülden anlamayana
Bağlanma deli gönül

İçi tatlı özlü yemiş
Kırıldıkça ballanır
Sendeki seni koyup
Avlanma deli gönül

Bu görünen ben değilim
Ben ben dediğim nedir
Dilimle söz söyleyen,
Sözü söyletenmidir

Baştan ayağa gömleksem
İçimdeki ben midir
Sureti ben sanıp da
Avlanma deli gönül

Sinenin içindekini
Aldanıp gönül sanma
Varacağın o menzili
Tespih, seccade sanma

Attığın üç beş adımla
Yollar tükendi sanma
Yolların başındayken
Sallanma deli gönül

Padişaha vasıl olan
Elbet olur padişah
Sırların sırrı onda
Lailaheillallah

Görmeyerek yol yürüyen
Bela bulur ahü vah
Sarayda vahdet vardır
Canlanma deli gönül

Mevlâna

5 Ekim 2009 Pazartesi



Gözü kör adamın üstüne arkadaşı güzel kokular sıksa; kokunun güzelliğini arkadaşının iyiliğinden değil de kendinden bilir..
Mevlana

işte arkadaşın kendini bilme anıdır bu an ve sonsuz bir hizmettir aslında bu durum, hiç beklentisiz, saf, oldugu gibi sıkmışsa o kokuyu, kokanın bunu kendinin bilmesine sevinir, yok nefsinden beklentideyse, bu bilinmeyiş nefsini epey bi kaldırır:)

şudur işin sırrı; insanın nefsi onunladır, O ise ondadır..

21 Ağustos 2009 Cuma




saklı olan...


"hem görürüm hem görmem; uykudaki göz gibi,

hem gizliyim hem açık, gülsuyundaki koku gibi,

hem duranım hem koşan, üzengideki ayak gibi,

hem suskunum hem söyleyen kitaptaki yazı gibi."


Mevlana


hem herşey hem de hiç bir şey olduğunu anlayan insAN'ın ve aslında mana boyutunda hiç bir şeye de sahip olmayan insAN'ın verebileceği şey nedir?olduğundan başka birşey verebilir mi? yoksa sadece ne olduğunu bilmesi hali aslında bir veriş halimidir?


ey AŞK; içime dolan AŞK ,varlığını bana her AN her baktığımda, gördüklerimle hissettiren AŞK, nasıl bu kadar saklı olabilirsin, tam burnumun dibindesin, her an benimlesin, içime aldığım her nefestesin.. O, bunu nasıl böylesine saklamış? hem herşeyin içinde ve dışında olan hem görünmeyen? NEFES...


1 Ağustos 2009 Cumartesi






evrenin armağanı..



nasip oldu;



bi dostun bana olan kızgınlığının aslında kendine olan armağanı olduğunu anlamak, ders verdin bana diyen o dosta, estagfurullah demek, onun gözünden kendimin nasıl göründüğünü görmek ve görüneni tüm kusurlarıyla, hatalarıyla sevmek, çünkü düstur; olduğun gibi görünmek yada göründüğün gibi olmak..



nasip oldu;



bi başka dostun, benden çekinmeden birşeyler isteyebileceğini söylediğini duymak, benden isteyebileceklerini söyleyebilecek kadar rahat olduğunu görmek, bu rahatlığın benden kaynaklandığını duymak..



nasip oldu;



bi dostun telefonda, sesindeki sevgiyi ve yanında olduğum her an için, kalbinde uyanan sevinci paylaşmak, anlattıklarını dinlemek, dinlerken onunla sevinmek, seçiminin onu huzurlandırdığını hissetmek..



nasip oldu;



bi dostla, ağlayarak, ruha şifa duaları dinlerken Hz.Yuşa'ya gitmek, yorgo kalesinde rüzgara, bulutlara denize, martılara, seslenip, tamamlandım demek, beşiktaştan ortaköye giderken Hz.Yahya'da tespih çekerken verilen tatlıyı ağız tadıyla paylaşarak yemek, Hz.Emin Süreyya'nın yazdıklarını yüksek sesle paylaşarak okumak ve hiç bir şey bilmediğimi bilmek ve bilmediğimi bilerek gitmek yürümek ve yaşamanın nimetini hissetmek, Meryem Ana kilisesinde mumun yanışını izlemek ve mumun değil ateşin daim olduğunu, mumun, kalıbın geçiciliğini bana anlattığını duymak, dostun içimde saklı kalan bir kilidi açışını önce panikle susturmaya çalışmak sonra açılan kapıdan kendime bakmak, minik bi canın koskocaman ruhundan akıp bana hatırlattıklarını görünce yürek selanik kalmak..



nasip oldu;



bi can dostla sohbet etmek, zamanın sınırlı ANınsa sonsuzluğu içinde, gülmek, keyiflenmek, yuvanın olduğun yer olduğunu bilmek..



nasip oldu;



yoldan gelip, Mevlana ve Şems'e gitmek,Mevlana'nın yanında bi duvara yaslanıp içeri girmek, Şems'in yanında alnı yere yaslayıp ağlamak, yolda üstündeki deri mintanı lime lime olmuş bir meczupun gözlerinin içine bakmak,sabun ve küf kokusunu içime çekmek, "vereceğin bir şey yok mu?" demesini duymak, bi canımdan başka vereceğim bişey yokken, elimi cebime atıp paramı paylaşmak, onun, torbasındaki soğuk fantasını paylaşmak istemesini izlemek, "allah razı olsun" demek, onun da "senden de" demesini duymak ve gözlerimin içine bakarken, görünenin O olduğunu bilmek,O'nun üstünün başının yırtıklığına acıyan yanımdaki Can'a; kimin fakir olduğu bilinmiyor işte, aslında ne kadar zengin demek, ayağa kalktığımız anda Can'ın şortunun, tıpkı O'nun gibi parça parça lime lime olduğunu farketmek, onun utanışını izlemek ve bu duruma kahkahalarla gülmek..



hamdolsun..




29 Nisan 2009 Çarşamba



Bugün sevgili Tutsak'in blogunda yazdigi konuyu okuyunca, yargılamalarla ilgili kulağıma hep küpe olan bu fikra geldi aklıma,Nasrettin hocaya atfedilen fıkra şöyle;

Hoca, evinin oldugu sokağa girdiğinde, yanına komşusu yaklaşır ve önlerinde giden ve kucağında bir tepsi baklava olan adamı gösterir,
"hoca baklavalar gidiyor, baksana" der,hoca komşusunun yüzüne bakar ve
"banane" der.
Komşusu nefessiz hemen atılır,
"ama hoca baklavalar sizin eve gidiyor"
hoca;
"ee o zaman sana ne?"

Ne hoş fıkradır bu,insanın odağının hep kendisi üzerinde olmasını anlatan. Çünkü,yaşanan her olay, dışarıdaymış gibi gözükse de aslında getirdigi deneyimle, tamamen insanın kendisine bakmasını gerektiren içsel bir süreçtir.Olayın insanda yarattığı her akis, dokundugu her nokta, nefsine, duygusuna,düşüncesine bakması ve içsel analizle kendini gormesi için vesiledir.Her vesileye hamdolsun, bana beni gösteren her yansımaya...

Bugün Mevlana ve Sema belgeselini izlerken (Sevgili Hale'nin blogunda okudum, bilgisayardan indirilebiliyormus; adresi: http://video.google.com/videoplay?docid=-4679609736816476723&ei=9WH4SbbEDJ_Q2wKZvqmmBQ&q=mevlana+ve+sema ) iki söz yüregimde bir kabule dokundu ve içimde bir anlayış oluştu, bunlardan biri,

iki kuş dört tane kanat eder ama kuş, dört kanatla uçamaz, bu ikiliktir, kuş yalnizca iki kanatla uçar, bunun için kuşlardan birinin ayrılması gerektir..o kanatlar ancak kalpte BiRleniyor sanırım, ayrılık acısı yuregi yakınca, bir süre bunu anlamak zor gibi görünse de dünyada yaşanan ve kalbe dokunan her ayrılık,içsel BiRliği bilmek için bir vesile...

Ikinci söz de, gecen sene Mevlana müzesini gezerken, müzenin kapısı üstünde bir güvercin görmüş ve çekmiştim, yukaridaki fotograf ona ait.Işte o gun kuşun altındaki yazıyı merak etmiştim, cevap bugün izledigim belgeselden geldi, yazıda şunlar soyleniyor;

Bu makam, aşıkların kabesidir, buraya eksik gelen TAMamlanır...

23 Nisan 2009 Perşembe



20. Kural; Yolun ucunun nereye varacagini dusunmek beyhude bir cabadan ibarettir. Sen sadece atacagin ilk adimi dusunmekle yukumlusun, gerisi zaten kendiliginden gelir.

Sehre geri donerken yolda, sarhos diye feci sekilde dovulen sarhos Suleyman'la karsilasir.O kadar kotu dovulmustur ki uzun sure yerde yatar, gokkubbede ay onun bu halini gormemek için bulutlarin arasina kacmistir. Sems, adama "yaralisin" diye fisildar, "hem bâtinen hem zahiren, hem icte hem dista"..Suleyman, beni kirbaclayan adam, "sen ve senin gibiler yeryuzunde fazlaliksiniz dedi bana" deyince, Sems,yanlis laf etmis,tek tek herkes elzem ve vazgecilmezdir. Tesadufi olan ya da fazladan olan hicbirsey yoktur der ve kurali soyler;

21.Kural; Hepimiz farkli sifatlarla sifatlandirildik, sayet Allah herkesin tipatip ayni olmasini isteseydi, hic suphesiz oyle yapardi. Farkliliklara saygi gostermemek, kendi dogrularini baskalarina dayatmaya kalkmak, Hakk'in mukaddes nizamina saygisizlik etmektir.

Sems Suleyman'i yoldan alir ve evine dogru tasimaya baslar.Bu arada Suleyman da ona cok merak ettigi bir seyi sorar; "Sufilerin methettigi mey hakikimidir yoksa mecazimi?" Sems, ilahi Suleyman, bunu mu merak edersin, NE FARKEDER? der ve kurali soyler;

22.Kural; Hakiki Allah asigi, bir meyhaneye girdi mi orasi ona namazgâh olur. Ama Bekri ayni namazgâha girdi mi orasi ona meyhane olur.Su hayatta ne yaparsak yapalim, niyetimizdir farki yaratan, suret ile yaftalar degil.

Sems artik Konya'dadir.Sekerci hana yerlesmistir az kalmistir Mevlana ile tanismasina, dusunur hayatini bir gece vakti.. ve bir hikaye gecer zihninden;
Bir Abdal sehre gelmis. Buranin halki yabancilara hic guvenmezmis,"Defol" diye bagirmislar dervise."Hiç birimiz seni tanimiyoruz"
Dervis, sûkunetle yanit vermis,"ben kendimi taniyorumya, önemli olan o.Inan olsun sayet obur turlu olaydi, yani siz beni bilseydiniz ama ben kendimi bilmeseydim cok daha fena olurdu"

23.Kural; Yasadigimiz hayat elimize tutusturulmus, rengarenk ve emanet bir oyuncaktan ibaret. Kimisi oyuncagi o kadar ciddiye alir ki;aglar, perisan olur onun icin. Kimisi eline alir almaz soyle bir kurcalar oyuncagi, kirar ve atar. Ya asiri kiymet verir ya kiymet bilmeyiz.
Asiriliklardan uzak dur.Sufi ne ifraattadir ne tefritte. Sufi daima orta yerde...

Sems sonunda Mevlana ile tanismis, gonul dostunu bulmustur.gece vakti odasinda, Konyadaki insanlar uzerine dusunmektedir,oruc tutan, bayramda kurban kesen, Mekke'ye hacca giden oyle insanlar vardir ki yureginde tek bir sevgi olmayan. Oysa, insan askta ve askla iman etmelidir Sems'e gore.Cunku "O" ne Mekke de ne Medine'dir.O asiklarin gonullerindedir.

24. Kural; Mademki insan esref-i mahlûkattir, yani varliklarin en sereflisi, attigi her adimda, Allah'in yeryuzundeki halifesi oldugunu hatirlayarak, buna yakisir soylulukta hareket etmelidir. Insan yoksul dusse, iftiraya ugrasa, hapse girse hatta esir olsa bile, gene de basi dik, gozu pek, gonlu emin bir halife gibi davranmaktan vazgecmemelidir.
Kaynak:Elif Safak; Ask

12 Nisan 2009 Pazar

Fotograf; Mevlana...
Konya sehri Babil Kulesi misaliydi Sems'e gore,her an hersey durmadan degisiyor, ayrisiyor, cozuluyor, bozuluyor, yenileniyor, aydinlaniyor, askinlasiyor, can bulup can veriyor.Tam bir kesmekes.Herkesin bir derdi var. Kimsenin kimseye deva sundugu yok. Bunlari dusunurken ayirt etmeden herkese bakan Sems, dertlerine uzak ama yureklerine yakin dururum der..

16.Kural; Kusursuzdur ya Allah, O'nu sevmek kolaydir. Zor olan kusuruyla sevabiyla fani insani sevmektir. Unutmaki kisi, bir seyi ancak sevdigi olcude bilebilir. Demekki hakikaten kucaklamadan otekini, Yaradandan oturu yaratilani sevmeden, ne lâyikiyla bilebilir, ne lâyikiyla sevebilirsin.

Konya'ya girdiginde mevlana ile karsilasmadan once, sehri gezmeye karar verir ve yol onu sehrin kenar mahallerine goturur.Mahallede bir ev dikkatini ceker, bahcesinde akillara durgunluk verecek guzellikte katmer katmer güller vardir.Bu bagin bagbani, kim ola diye merak eder.Tam o anda evin kapisi gumburtuyle acilir ve kat kat gerdani, degirmi göbegiyle, ustu dudaginin hemen yukarisinda tuy tuy kara biyigi olan, izbandit bir kadin disari cikar, "kimsin, ne istersin" der.Buralar sana gore degil dervis der. "Nedenmis o diye sordugunda Sems,"gormuyormusun ayol burasi kerhane" der. Sehrin en berbat, en pis yeridir, gelme buralara diye uyarir.
Sems de; " bana gore pislik icte olur, dista degil, bu da kurallardan biridir" der..

17. Kural; esas kirlilik, dista degil icte, kisvede degil kalpte olur. Onun disindaki her leke ne kadar kotu gorunurse gorunsun, yikandimi temizlenir, suyla arinir.Yikamakla cikmayan tek pislik, kalplerde yag baglamis, haset ve art niyettir.

Sems kerhane mamasi hunsaya, "merak etme kerhaneye gelmedim, ben su gul bagina hayran kaldim. Ona bakmak icin yanastim" der."O gul bagi, kerhanedeki kizlardan colgulunun marifetidir" der kadin. "Bu kizcagiz,temiz kalpli birine benziyor, gun gelecek bu yolu terk edecek, manevi yolculuga cikacak "deyince Sems, Hunsa geri cekilip hiddetle suzer Sems'i. "Zebaniler kopartsin dilini,bu kizlar benim sermayem, buranin agasi benim, ben karar veririm ne yapacagima, git burdan yoksa cakal kalfayi cagiririm" diye tehdit eder.

"Kimse kim, gidiyorum tamam" der Sems, "ama yine gelebilirim, omrunu sadece tespih cevirerek geciren dervislerden degilim" der. Her insan acik bir kitaptir ozunde.Okunmayi bekler,herbirimiz yuruyen, nefes alan kitabiz aslinda, yeterki ozumuzu bilelim der. Dogdugumuz andan itibaren ASK cevherini icimizde tasiriz, orada durur ve kesfedilmeyi bekler".Kurallardan biridir bu..

18. Kural; Tum kainat olanca katmanlari ve karmasasiyla insanin icine gizlenmistir. Seytan, disimizda, bizi ayartmayi bekleyen, korkunc bir mahluk degil, bizzat icimizde bir sestir.Seytani kendinde ara; disinda, baskalarinda degil. Ve unutma ki; nefsni bilen Rabbini bilir. baskalariyla degil, sadece kendiyle ugrasan insan, sonunda mukâfat olarak Yaradan'i tanir.

Sems, Mevlana'yi dinlemeye camiye gelen Colgulu'nu, halkin saldirisindan kurtarir.Colgulu uzgundur, "ben cok kirliyim, Konya'daki tum sokak kopeklerini doyursam yetmez kefaretime" deyince, Sems, "orasini sen bilemezsin, bugun camiden seni atan adamlarin O'na senden daha yakin olduklarini nereden bilebiliyorsun" der. "Tamam ama gelde bunu o adamlara anlat" deyince Colgulu, "bunu sen anlatacaksin" diye konusur. Colgulu "dinlemezler" deyince, "dinlerler, zira "onlar" diye ayri bir varlik yok, tipki "ben" diye birsey olmadigi gibi.Unutma kainatta hersey birbirine bagli" der ve kurali soyler,

19.Kural; Baskalarindan, saygi, ilgi ya da sevgi bekliyorsan once sirasiyla kendine borclusun bunlari. Kendini sevmeyen birinin, sevilmesi mumkun degildir. Sen kendini sevdigin halde dunya sana diken yolladi mi sevin. Yakinda gul yollayacak demektir.

Kaynak: Elif Safak, Aşk

11 Nisan 2009 Cumartesi

Fotograf bilgisi; Şems-i Tebrizi'nin turbesini ziyarete gittigimizde, cami cok sessizdi, sag tarafta oturan, uzun boylu esmer biri yanimiza geldi, sonradan sohbet sirasinda ogrendik ki, caminin imamiymis kendisi, bana israrla bu hat isli levhayi fotograflamami soyledi, ne yaziyor burada dedigimde, ise yuzume bakip sadece kalbin bilir dedi..Ne zaman baksam bu yaziya oyle dalar giderim..


Tum kurallari paylasasim var ama belki kitabin butunlugu içinde okunmasi daha dogru olur, simdilik bu kadar kuralin yeri burasiymis, yazdim, devami gelir mi, yazar miyim bilmem, ama kitap okunasi bir kitap, kalbe dokunasi varsa, seçilip alinir ve okunur elbette..

sekizinci kural;Basina ne gelirse gelsin, karamsarliga kapilma, butun kapilar kapansa bile sonunda, O sana kimsenin bilmedigi gizli bir patika acar.Sen su anda gormesende, dar gecitler ardinda nice cennet bahceleri var.Sukret!Istedigini elde edince sukretmek kolaydir.Sufi, dilegi gerceklesmediginde de sukredebilendir..

vee 9. kural;sabretmek beklemek degildir.Allah asiklari, sabri gulbeseker gibi tatli tali emer ve hazmeder.Ve bilirler ki; gokteki ayin hilalden dolunaya varmasi icin zaman gerekir.

Sems sabah Baba Zaman'la helallesip yola cikar,atini hzla surer, tepeye ciktiginda geri doner ve zaviyey bakar, Baba Zamanin kendisi icin endiseli oldugunu bilir ve derki benim bildigim ASKtan uzaklasanlar icin endiselenilir, doludizgin ASKa kosanlar icin degil;

10.Kural, Ne yone gidersen git, Dogu, Bati, Kuzey yada Guney,ciktigin her yolculugu icine dogru bir seyahat olarak dusun!Kendi icine yolculuk eden kisi, sonunda arzi dolasir.

Konya'da onu nelerin bekledigini bilmez, ama kader ona nasil bir kader hazirlamissa kucaklamaya hazirdir.

11.Kural; Ebe bilirki sanci cekilmeden dogum olmaz, ana rahminden bebege yol acilmaz. Senden yepyeni ve taptaze bir "sen" zuhur edebilmesi icin, zorluklara, sancilara hazir olman gerekir.

ve dusunur, zaviyeden ayrilmadan once,tek tek ve usul usul sakalini, biyigini keser,kaslarindan kurtulur, suretine bakar aynadan, daha genc ve aydinliktir yuzu.zerrece kil olmayinca,ne yasi, ne adi, ne cinsiyeti kalmamistir ona gore. Baba Zaman onu odasinda ziyaret eder.yolculuk seni simdiden degistirmis, halbuki daha baslamadi bile der,

12. kural;ASK bir seferdir. Bu sefere cikan her yolcu,tepeden tirnaga degisir. Bu yollara dalipta degismeyen yoktur..

Sems tekkeden ayrildiktan sonra tekkenin comezi de oradan ayrilir ve Semsi izlemeye baslar, amaci Sems'in muridi olmaktir.Bagdat'a girince, arkasindan takip etmekten vaz gecip, onune serilir, yere egilir, muridin olmak istiyorum der.Sems de der ki;"Bosuna konusuyorsun, ne mursit ne murit isterim,yalniz gezerim kimseye ibretlik bir halim de yok". Ve,

13.Kural;Su dunyada semadaki yildizlardan daha fazla sayida sahte haci, hoca, seyh, sih var. Hakiki mursit seni kendi icine bakmaya ve nefsini asip kendindeki guzellikleri bir bir kesfetmeye yonlendirir. Tutupta ona hayran olmaya degil.

Sems'in yolu nihayet Konya'ya ulasir, sehri uzaktan gorunce durur, hep adeti oldugu uzre, ister olu, ister diri, ister meshur ister mechul, o sehirde yasamis yada yasamakta olan tum evliyalara ve tum velilere selam yollar.Ama tuhaf bisey olur, selamina karislik vermek yerine veliler, kirik mezar taslari gibi sus pus olurlar.Duymadiklarini sanir ve yeniden selamlar yine suskunluk olur.Anlar ki duyarlar onu ama sehre buyur etmezler.

" ey evliyalar neden destur vermezsiniz bu yolcuya?Evliyalar da der ki; destur veririz ama bil ki bu sehirde iki zit sey var senin icin, ya safi ask ya som nefretle karsilasacaksin.Once bir dusun istersen."

Sems de safi ask vardir kafidir der, bunu duyar duymaz Konya velileri hep bir agizdan destur cekip, hayir duasi ederler.Sems, icinde bu hicbir sey bilmedigi sehre girerken, icinde hafif bir tedirginlik duyar ve 14. kural aklina gelir.

14.Kural; Hakk'in karsina cikardigi degisimler direnmek yerine, teslim ol. Birak hayat sana ragmen degil, seninle beraber aksin.Duzenim bozulur, hayatimin alti ustune gelir, diye endise etme. Nereden biliyorsun, hayatinin altinin ustunden daha iyi olmayacagini?

Yolda oturmus tum bunlar olurken, dostane bir ses "selamunaleykum ey dervis" der, doner bakar, yasli ve yorgun bir okuzun ustunde, iri yagiz bir delikanlidir selam eden."Neden burada oturur durursun, at surmekten yorulduysan, atla kagnima gotureyim seni" der.Sems de "eksik olma ,yaya gitsem, senin su okuzunden daha hizli giderim" der.Koylu delikanli buna icerler ve "onu hafife alma, yaslidir ama en sadik dostumdur" deyince, kelimelerin agirligi altinda ezilir Sems ve gencin ve okuzunun onunde egilir ve ozur diler. Koylu saskin kalir, kimse okuzunden boyle ozur dilememistir. ve derki Sems;

15. Kural; Allah icte ve dista her an hepimizi tamama erdirmekle mesguldur.Tek tek herbirimiz tamamlanmamis birer sanat eseriyiz.Yasadigimiz her hadise, atlattigimiz her badire eksikliklerimizi gidermek icin tasarlanmistir.Rab noksanlarimizla ayri ayri ugrasir cunku, beseriyet denen eser, kusursuzlugu hedefler.

*Kaynak: Elif Safak, Aşk..

10 Nisan 2009 Cuma


Fotograf, Şems Tebrizi camisinden

Kırk kural;hani kesin kurallar olarak degil elbette,yumusacik bir kalp bilisiyle akan sozcukler bunlar, oz harflere, kelimelere dokulmus, soz elbisesini giymis sadece ve dokunuyor okurken yuregime, paylasayim dedim...

ilki;

Yaradani hangi kelimelerle tanimladigimiz, kendimizi nasil gordugumuze ayna tutar.

ikinci kural;

Hak yolunda ilerlemek yurek isidir, akil isi degil.Klavuzun daima yuregin olsun, omzun ustundeki kafan degil, nefsini bilenlerden ol, silenlerden degil.

Sems, Bagdat kadisina anlatiyor, seriat kandil gibidir, nuruyla aydinlatir, ama unutmamali ki kandil karanlikta giderken onunu gormeye yarar.Seriattan sonra tarikat gelir, tarikattan sonra marifet, marifetten sonra hakikat!sayet ana istikamet unutulursa insan seriati arac degil amac sayarsa, o kandilin ne faydasi olur?

iste kural;Kuran dort seviyede okunabilir;Ilk seviye zahiri manadir,sonraki batini,ucuncu batininin batinisidir.Dorduncu seviye o kadar derindir ki,kelimeler kifayetsiz kalir tarif etmeye.

Sems diyor ki;

Neredeyse kirk yildir abdalim, kurdun, kusun, karincanin her turlusunu bilirim.Zorda kalsam, yabani hayvan gibi dovusurum ama ben kimseye satasmam.Gokte burclari, ormanda mantarlari, bayirlarda otlari, deryada baliklari cesit cesit sayabilirim. Allahin kendi suretinde yarattigi "insan"i okurum, acik kitap misali..ve devam ediyor, kirk kuraldan birini daha soyluyor;

4.kural; "kainattaki her zerrede Allahin sifatlarini bulabilirsin, cunku o heryerdedir.Allah'i gorup yasayan olmadigi gibi, O'nu gorup olen de yoktur. Kim O'nu bulursa, sonsuza dek O'nda kalir.."

Insan aklini, ac ve muhtac bir bebek farzedip, kasik kasik bilgiyle doyurmali diyor ve besinci kurali da soyluyor;

"Aklin kimyasi ile askin kimyasi baskadir. Akil temkinlidir. Korka korka atar adimlarini, "aman, sakin kendini" diye tembihler.Halbuki ask oylemi? Onun tek dilegi "Birak kendini, ko gitsin"
Akil kolay kolay yikilmaz. Ask ise kendini yipratir, harap duser. Halbuki hazineler ve defineler yikinitilar arasinda olur. Ne varsa harap bir kalpte var!.."

Sems Bagdat'a geldiginde, bir tarikat ehline, Baba Zaman denilen mursidin yanina geliyor.Baba zaman anlatiyor; Sems bir abdaldi,onu siradan islere kosmak cok zordu,gundelik meselelere tahammulu hic yoktu,sayet suregiden birr sohbet canini siksa, yada biri akilsizca bir laf etse, kalkip gidiyordu.herkese esit davraniyor ve kimseyi takmiyordu.Cogu insanin kiymet verdigi, rahatlik,refah ve rutbe gibi nimetlerin onun gozunde en ufak bir kiymeti yoktu.Kelimelere itibar etmezdi.

6. Kural;Su dunyadaki catisma, onyargi ve husumetlerin cogu dilden kaynaklanir.Sen sen ol,kelimelere fazla takilma.Ask diyarinda zaten dil hukmunu yitirir.Asik "dilsiz" olur.

Sems Baba zamanin yanindan ayrilacak ve Konya'ya ruhdasi Rumi'yi gormeye gidecek..Baba Zaman o gidecek diye uzuluyor ve gitmeden ozlemeye basliyor ve biliyorki bir daha Semsi goremeyecek..ve dusunuyor 7. kurali;

7. kural;Su hayatta, tek basina inzivada kalarak, sadece kendi sesinin yankisini duyarak, Hakikat'i kesfedemezsin.Kendini ancak bir baska insanin aynasinda tam olarak gorebilirsin.

Kaynak; Elif Şafak, AŞK...