"Rahmet (رحمت) ile zahmet (زحمت) arasında bir nokta farkı vardır; O dilerse zahmetteki noktayı kaldırıverir..."
kaynak;bilmiyorum.
s'öze gelen.. etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
s'öze gelen.. etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
1 Aralık 2010 Çarşamba
28 Haziran 2010 Pazartesi
derlerki;
büyüklük ve küçüklük izafidir
aslolan ruhun erkidir
vasıtaları bedenîdir
maddidir
maddiyat da aslında ruhanidir
ruhun vasıtalarıyla; fiiliyatidir
onun için de
büyüklük küçüklük izafidir
o vasıtalardan biri de nefsindir
onu suçlama
yolun; nefsin mertebesini yükseltmektir
onu bedenî, maddi olandan
aşkî olana taşımandır
bu yolda ilkin; ona isyan çıkar karşına
isyanınla herşeyi O'na uygun yaparsın sonunda
o isyan senin yolundadır işte bunun için,
ve O'ndan gelene razı oluşun için...
düş.. 28.06.2010
24 Haziran 2010 Perşembe
foto: niko guido
direnmediğinde ustalaşırsın..geçenlerde bi çizgi film seyretmiştim, orada sörf ustası penguen öğrencisine"sörf kayagı bu ağacın içinde potansiyel olarak duruyor" bilmedikçe bilemezsin, bilmedikçe göremezsin, bilmedikçe yapamazsın..diyordu;
bilecek kim/ne?ve neyi bilecek? kendinin önünden çekilirse insan, sadece BENini bilecek, bunu gösteren aynalara şimdilik muhtacım, kendime baktığımda kendimi bilmekten henüz acizim çünkü, hepsinin sonsuz hizmeti var yaşamımda, hamdolsun,iyiki varlar..uyuyup da kendimi o BENden ayrı sandığım yada kendimi beden, zihin yada ego sandığım zamanlarımda, bana hiç durmadan; sen bunlar değilsini hatırlatıyorlar..
her aynam; dön burayı parlat, parlatki ışıldasın diye hizmet veriyor, algısal dünyamda anlamlara verdiğim önemi ancak onların aynalarında kendimi görerek anlıyorum, sonra o anlamı deşifre ediyor ve sonra o deşifreyi yeni bir anlam gelene kadar izliyorum..sörf ustasının sözü önemli;
korkma ve direnme..
5 Haziran 2010 Cumartesi
OL şaire hece, aşığa gece
sakiye şarap BEN ab-ı hayat
verdiğindir ancak alacağın
vermezsen neyi alacaksın?
baktığınla gördüğünü ayır
yolunu yürürken BENi kayır
yüreğini hep ferah tut
yokluğu görki karanlığı ışıt
sözüm nicedir sana
döne döne dolaşa
nefesinle nefsini izle
aşkın taşıyıcısısın gizle
o giz ki sana sunuldu
bak tadına da doy diye
rüya hepsi geçecek
unutma bitecek
hatırladığın rüya
sadece gören olduğunda
rüyayı gören olmasa
rüyayı kim bilecek
sana dost elinden el
can dilinden söz
yürek genişliğinden aşk
şarap tadında kap verdik
kabınca verki verdiğince alasın
rüyaya dalasın ki görensin..
düş / 5.6.2010...
sakiye şarap BEN ab-ı hayat
verdiğindir ancak alacağın
vermezsen neyi alacaksın?
baktığınla gördüğünü ayır
yolunu yürürken BENi kayır
yüreğini hep ferah tut
yokluğu görki karanlığı ışıt
sözüm nicedir sana
döne döne dolaşa
nefesinle nefsini izle
aşkın taşıyıcısısın gizle
o giz ki sana sunuldu
bak tadına da doy diye
rüya hepsi geçecek
unutma bitecek
hatırladığın rüya
sadece gören olduğunda
rüyayı gören olmasa
rüyayı kim bilecek
sana dost elinden el
can dilinden söz
yürek genişliğinden aşk
şarap tadında kap verdik
kabınca verki verdiğince alasın
rüyaya dalasın ki görensin..
düş / 5.6.2010...
31 Mayıs 2010 Pazartesi
1 Mayıs 2010 Cumartesi
genişleyen anda kalmak ne güzel, bomboş olmak ne güzel,neden diye sormamak ne güzel, öyleyse öyledir demek ne güzel, yargılayacak hiçbişey olmaması ne güzel, sadece kendine bakmak,oynarken oyunun tanığı olduğunu bilmek ne güzel, hırçınlaşmak ne güzel, öfkelenmek ne güzel, sakinleşmek ne güzel,duyguları izlemek, düşüncelerin tanığı olmak ne güzel, bilmemek ne güzel, huzursuzluk ne güzel, titremek ne güzel, için dışına çıkacakmış gibi zangırdamak ne güzel, mısır patlağı gibi patırdamak ne güzel, gülmek ne güzel, ağlamak ne güzel, kendi cennetinde olmak ne güzel, cehennemde bile olsan cenneti bilmek ne güzel,AŞK ey AŞK canda can olmaklığıma verdiğin cevap ne güzel...ne güzel ne çirkin hem hepsi olmak hem hiçbiri olmak, bugün böyle olmak yarın ne olur bilmemek ,yaşamak yaşamdan ayrı olmadığınca..
28 Ekim 2009 Çarşamba
Facebook gerçekliğin yeniden inşaası alanı; kendi gerçekliğini inşaa ederken insan, kimliğini de inşaa eder; Insan; öncelikle kapitalist üretim biçimlerinde işinin sonucunu göremediği ve aslında o işe sahip de olamadığı için kendini mutlu hissedemiyor. Oysa insanın en büyük ihtiyacı mutlu olmak ve tüm eylemleri aslında mutlu olmak için yapıyor. Ancak bu üretim biçiminde, kendisini işiyle ve varlığıyla ifade edemeyince insan, ve neredeyse yok farzedilip neredeyse görünmez durumda oldugunda, kendine yine mutlu olmak için sentetik heyecanlar üretiyor.
Kendini sadece beden bilinciyle gördüğü ve varlığını da sorgulamadığı için, toplumsal bilinçten kendisine yayılan değersizlik duygusunu yok etmek için de görünebildiği yer olan facebooku kullanıyor.Facebookda yeralan modern çağın insanı için, kapitalist üretim ilişkileri içinde yeralırken ve bunca değersizlik ve tatminsizlik içindeyken, bunu açayım biraz;
bu üretim biçiminde bir kişi kendi kimliğini çoğunlukla yaptığı işle temsil eder ve fakat bu üretim ilişkisinde işinin sonucunu görerek haz alamaz.Otomatik bir üretim biçimidir bu ve o sadece o işin belirli bir bölümünde görevlidir ve aslında yaptığı işten bihaberdir yaptığı işe yabancıdır.İş tatmini olmayınca, kendini sentetik heyecanlarla tatmine yönelir; hafta sonları örneğin "çılgınlar gibi eğlenir" yada facebook da kendini gösterir.Ne kadar çok insan varsa listesinde, o kadar çok popülerdir.Değersizlik duygusunu yoketmek için bir araçtır face ile görünür olmak.Toplumun her alanında yok farzedilen bu insan için facebook sanalda olsa bir varlık sahasıdır, ben buradayım demenin bir yoludur.İnsanın sanaldaki varlık sahasının bir aracı da fotograftır.Gittiği yerlerde o, gezdiği yerlerde o, en alımlı haliyle profil fotografında o, artık poz poz kendini çeker, bu iş için bir cep telefonu da yeterlidir artık ve sadece varlığını kanıtlamaya çalışmaktadır aslında..
Face de amaç ve araç biribirine karışmıştır artık.Araçtır face, tıpkı cep telefonu gibi yada haberleşme araçları gibi ama artık amaca dönüşmüştür..Bu amacı destekleyen bir diğer şey de insanların gözetleme duygusunu tatmin etmesidir.Toplumda özellikle medya ile uyutulan ve herşeyi sadece bir sinema perdesinden izleyen konumuna düşürülen insan; haberler bu işin en çok kullanılan araçlarıdır,; önemli bir haber, requem of a dream filminin müziği ile verilir örneğin, ve haber sanki filme dönüşür, görüntüler geçer, gözün önünden ve belki bir trafik kazasıdır o görüntü , ve arkada konulan o müzikle kişi izlediğine yabancılaşır, bir yandan yemek yer örneğin, diğer yandan da sanki filmi izler, böylece aslında kendine ve topluma yabancılaşır ve sadece bir gözetleyen haline geçer, ve herşey gözlenebilir.İnsan sadece gözden oluşan bir varlıktır artık, uyur ama gözleri açıktır:)
3 Ekim 2009 Cumartesi
Facebookta olanlar bilir, olmayanlara da simdi anlatacagim bir oyun var, farm town; ciftcilik oyunu..
Oyunda once kendi bedeninizin suretini olusturuyosunuz, kas, goz, ten rengi, sac , kiyafet, artik ne varsa secip, suretinizi hazirliyorsunuz, sonra size verilen sınırlı belirlenmis bir alanda, ciftcilik yapmaya, ciftcilik rolunuzu oynamaya basliyorsunuz.
Oradaki sureti hareket ettiren BENim..suret o alanda, ekiyor, biciyor, para kazaniyor, hayvanlar aliyor, agaclar aliyor, o agaclarin meyvasini topluyor, satiyor..bilmiyorum suret düş, her seyi ben yapiyorum saniyor mu? rollerine baglanip, o rolleri kendinin saniyor mu?
Aslinda her seyde BEN var, BEN istiyorum bir ev sahibi olsun, sabrediyor, biriktiriyor parasini, ev sahibi olmak nasip oluyor, istiyorum ki bir ZEN bahcesi olsun, suret, bahce icin sabirla ugrasiyor, ZEN bahcesi nasip oluyor..bazen hic ugramiyorum ona, BENim varligimdan yoksun olan bahcesindeki, cicekler soluyor, bicilmeyen topraginda, urunler curuyor, kahrediyor mu hayata bilmiyorum ama BENim varligim yoksa o belirlenmis alanda aslinda suretim de yok..Suretim saniyor mu bilmiyorum, secimler ona ait, oysa her secim zaten coktan secilmis oluyor, suret secilmis olani seciyor..
29 Eylül 2009 Salı
24 Eylül 2009 Perşembe
Aşkının neyin üzerinde değil neyin altında durduğuna dikkat et. Sıralamana dikkat et. Aşkı nefisten ancak o zaman ayırabilirsin. Nefsinin altında bıraktıkların kadar eksik, üzerine koyabildiklerin kadar fazlasındır ancak. Çünkü AŞK küllidir. Bütünler. Bir'ler. Ama küll ile cüz arasında mesafe başlayınca, parça bütünden kopunca hiç bir şey artık eskisi gibi kalmaz. O zaman aşk aşk olmaz..
Kaynak: Nazan Bekiroğlu,La: sonsuzluk hecesi
21 Eylül 2009 Pazartesi
sri yantra mandala(9 üçgen içiçe)şifa niyetine olsun..
Baktım ne demek olaki bu bayram diye, Oguzlar "Id" derlermis ona,Kökü nereden geliyor belli değil, ama manası, "dönüp gelen" demekmiş...
ZamAN denilen çizgiye, mekAN denilen gölgenin suretine düştüğüm andan itibaren, olduğum duygu yoğunluklu bu boyutta, dönüp gelen beniniçindeBEN, dönüp gelen seniniçindeSENim..ve her bayram herdönüp gelişte; affedişim, affedişimle BENSEN de özgürleşirim, affetmekle oluş ırmağında yıkanır özüm, olmuş ve olacak olanlarda değil sadece oluşla ANda kalır BENim..bu boyuta her gelişimde unutup unutup hatırladığım affetmek, ey affetmek, artık seni unutmayacağım, ANdolsun ki unutmayacağım...
20 Eylül 2009 Pazar
14 Eylül 2009 Pazartesi
"It is the pure, undefiled flower that finds a place at the Feet of the Lord and nowhere else. Take great care to spend your life in spotless purity, worthy to be dedicated in worship to the Lord. Speak about Him, meditate on His Glory, try to see Him in everyone, Him who is the Self, the breath of life, the heart of hearts. You feel lonely? In very truth you are not alone. Does the Supreme Friend ever forsake His friends?" Sri Ma
oyundan keyif almaya başlandığında söze hiç gerek olmaz, herşeyi söze döküp açıklamaya da gerek olmaz, çünkü söz inanılan bakış açısını ifade etme yoludur ve yol bir tane değildir, anlatmanın gereği kalmadığında kalan ise BİR AŞKtır ki; olmayan yerde, olmayan bahçenin içindeki tanımsız çiçektir O, olmayan dilin bildiği...
11 Eylül 2009 Cuma

Biz de çocuktuk, bir şeyler öğrendik;
Bildiklerimizle övündük, eğlendik.
Şu oldu, bu oldu da ne oldu sonra?
Bir bulut gibi geldik, yel gibi geçtik.
Ömer Hayyam
Hayyam ne güzel demiş, geriye kalAN, alınan bir hoş nefesiz aslında..bi kredi kartı reklamı var yiyos, içiyos, geziyos diye şarkı söylüyorlar çok seviyorum, ardına bir dolu yaptığım şeyi ekleyip ben de söylüyorum arada.. ee hep eğlencemi var peki?? yoo belanın çat kapı geldiği anlarda var, işte o anlarda da bu gelen de O'ndan; deyip gülüveren mi? diye bir sual olunuveriyo, duyuveriyom ve gülüverdiğim de gül bana bahşediliyor hissediveriyom :)
10 Eylül 2009 Perşembe

zihin eğitiminde iki kapı;
1.kapı; egonun kapısından geçmek. Bu aslında bu dünyaya ayrılık bilinciyle gelmenin ve kendini bi şey sanmanın en temel handikapı. Çünkü zihin, kendini evrensel akıldan ayrı sanmayı ego sayesinde öğreniyor ve her türlü içsel sesle, eskilerin tabiri pek güzeldir, severim, vesveseyle doluyor, sonsuz gevezelik başlıyor ve en derin sessizliğin içindeki sesi, zihin kendi kendine o kadar fazla konuştuğu için algılayamıyor ve egonun hakimiyeti altında kendinden bihaber, onun yazdığı hikayeye yeni kanıtlar sunarak bir anlamda delirik bir halde kalıyor.Delirik diyorum, asla sessiz kalamayıp, her türlü kuruntu ve vesvese ile sürekli konuşan bir zihin, egonun bir araç değil amaç olduğunu sanıyor ve egonun hikayesini kanıtlamak için çok yoruluyor aslında..
2.kapı; evrensel aklın kapısı. Zihin akıl yürütmek için var ve akıl aslında O'ndan kaynaklı. Akıl önüne konulan düşünceyi, ancak net ve açık olduğunda tartabilir, hem de müthiş bir denge ile..Onun için meditasyon ve onunla farkındalığa giren sessizlik hali ile zihin, evrensel akıl ile buluşuyor.. elbette meditasyonun bir teknik olduğunu unutmadan, aracı amaç haline getirmeden meditatif halde OLunduğunda..Zihni terbiye etmek ve evrensel akıldan ayrı olmadığını ona anlatmak huzuru, derin sevgiyi, herkese ve herşeye şevkati beraberinde getiriyor ve AŞK dile geliyor.Hani aşık olduğunda insan, herkeste ve herşeyde sevdiğini görürya ki; bu aşk kalpten kalbe ulaşmanın ve sonunda O'nun AŞKı ile dolmanın en güzel armağınıdır bence, yol benden aşkı bilip, AŞKtan geçmekle OLduğu için belki de..
4 Eylül 2009 Cuma

her ne olduysa oldu, olan zaten olmuştu, sadece filmin, sinema perdesine yansıması ve farkındalığına girmesi için bir zaman geçiyor, sinema perdesine yansıyan SEN değilsin, filmi izlerken, kafanı karanlıkta yukarı doğru kaldırdığında, tanrısal kaynaktan akan bir ışık huzmesi görürsün, işte o SEN, yansırken sen, işte o BEN, yansirken ben olur..ve işte nefesle, o ışık huzmesinin, yani SENin sana dolmasına teslim olmakla, senSEN olursun..herşey olması gerektiği gibidir yani..sen(egon) eline aldığını sandığı anda SENdeki bilinç, aslında SENi eline alamadığının da göstergesi olur:)
teslimi(ni)yet, olana izin vermek, sinema perdesine yansıyanı, seyreden; SENBEN olduğunu her an hatırlamakta..
12 Ağustos 2009 Çarşamba

bu stilize edilmis gunes tamgasi, yani gunesi temsil eden kaya resmi. Bu petroglyph MO 3000 yillarina ait Okuneff Arkeolojik Kulturunun dikili taslari uzerinde bulunmakta. Anlamiysa soyle: bu degil de, bu resmin orjinali; uc daire evrenin uc katmani olan ust, orta ve alt dunyayi, dort sivri ucgen de dunyanin dort tarafini, yilin dort mevsimini, gunun... Devamı dort zamanini, sonsuzlugu, gunes sisteminin heliogarfik, yani yorungesel dairelerden olustugunu temsil etmektedir... ayni zamanda gunesin bu dunyadaki hayat icin cok onemi oldugunu, butun dogadaki durumun bir denge uzerine kurulu oldugunu da temsil etmektedir bu simge..
Bilgiyi veren; Kırgız Khakas olan Timur Davletov..
6 Ağustos 2009 Perşembe
Castaneda, Maharajji...

Dün dost, Castaneda'daki "erk"in anlami nedir dediydi, güç(power) gibi bişi deil sanırım dediydi, evet demiştim, erk; irade, istenç (will)tir.
Castaneda, derki; sokaktaki adam başkasını gözlerine bakarak, onların gözlerinin içinde kesinlik arar ve buna özgüven der, savaşçı ise, kendi gözlerinde kusursuzluğu arar ve buna alçakgönüllülük der. Sokaktaki adam, arkadaşlarına çengellenmiştir. Savaşçı ise, yalnizca kendine bağlıdır. Özgüven, bir şeyi kesin bir şekilde bilmeyi gerektirir; alçakgönüllülük, kişinin eylemlerinde ve duygularında kusursuzluğu gerektirir.
Eğer yeterince erk varsa, bir kelime, bir cümle, bize edilen bir tek söz yaşamımızı değiştirmeye yeter,yeterince yoksa, o cümleyi farketmeyiz bile. Zihinde düşünceler, bedende de duygular uyanır.
Don Juan, Castaneda'ya, "Dünyayı Durdurmak"tan sözeder. Bu; zihinsel söyleşiyi kesmek demektir. Söyleşi durduğunda, dünya da durur, o zaman özümüzün olağandışı yanları, sözlerimizin bekçiliğinden kurtulmuşçasına su yüzüne çıkar. Sen neysen osun, çünkü kendine, bunun böyle olduğunu söylüyorsun der.
Dün bunları düşünürken, elimde "miracle of love; stories about Neem Karoli Baba" adlı Maharajji'nin yaşamından kesitlerin anlatıldığı bir kitap vardı. Maharajji bir Guru, öyle tatlı ,öyle yumuşak bir enerjisi varki, kitabı okurken size ulaşıyor, çünkü Maharajji aslında sözle konuşmuyor, onun dili kalple, size hiç bir şey söylemesine gerek yok, kalbinize bakıyor ve sizi görüyor.Kitabın 25 sayfasında kalmıştım ve kaldığım yerden devam edeyim derken, karşıma çıkan Castaneda oldu:)
Remember where Castaneda talks about "stopping the world?"Sometimes Maharajji would do things to you and you'd just stoped the world. Sometimes you'd be listening and sometimes not, and then suddenly Maharajji would do something and you'd hang suspended. There was one period in my life when I used to keep whole scrapbooks all about horses. No one else knew about them. And once when my mind was somewhere else, Maharajji turned to me and asked me about horses. My mind just stopped.
ve sabah digiturkte bir dizi, kafamı kaldırıp baktım, alt yazı; Castaneda'ya göre dünya algılarımızdan oluşur, biz nasıl algılıyorsak düşüncelerimizde o yönde şekillenir..
22 Temmuz 2009 Çarşamba
uyanmanın işaretleri..

Uyanmanin Isaretleri
1. Artik spiritüel bilgi veya deneyimler için arzu olmaz.
2. Olan seyden farkli olan herhangi bir sey olma arzusu yoktur.
3. Baglilik OLMADAN sefkat vardir.
4. Her ne olursa olsun beden/zihin huzurludur.
5. Zihin, geçmis veya gelecek kaygilari olmadan tam olarak simdidedir.
6. Aynen meditasyonda oldugu gibi düsünceler gelir giderler, ama onlarla özdeslesme yoktur.
7. Herhangi bir yargilama olmadan “olan seyin” farkindaligi vardir.
8. En zor durumlarda bile mutluluk sabittir, süreklidir.
Uyanmis Olmak Sunlar DEGILDIR:
1. “Spiritüel deneyimlere” sahip olmak.
2. Sürekli keyif, cosku hali.
3. Armaganlara (yeteneklere) sahip olmak (kanallik, telepati, durugörü, duruisiti, sifa yetenekleri, levitasyon yapma, nesneler tezahür ettirmek vs.)
4. Spiritüel konularla ilgili bilgi sahibi olmak.
5. Kundalini deneyimleri yasamak
6. Özel oldugunu düsünmek
7. Mükemmel sagliga sahip olmak
8. Duyularla algilanan herhangi bir seyle iliskili seyler
9. Ego/zihnin gerçek olarak tasidigi seyler
1. “Gerçek uyanista” sizin bilinç oldugunuzun ve fiziksel duyularla algilanan herkesin ve herkesin bu ayni bilinç oldugunun mutlak kavrayisi vardir.
2. Aydinlanma kisisel hikayeden tam bir baglantisizliktir. Önce uyanis gelir – kendinizin oldugunuzu düsündügünüz “kisi” olmadiginiz kavrayisi.
3. Eger derinlesme süreci yeniden – "özdeslesme" ile kapatilirsa, daimi bir uyanis olabilen spiritüel bir deneyim bir “insanin” basina gelen bir deneyim olarak kalacaktir.
4. Bir kez uyanis gerçeklestiginde, bedene ne olursa olsun okeydir, çünkü olaylarin farkli olmasini isteyen “kimse” yoktur. “Iyi veya kötü” hissetmek esit derecede kabul edilirdir. Duygular gelip gidebilirler; düsünceler gelip gidebilirler; durumlar gelip giderler ve hatta hastalik gelip gidebilir.
Aruna Bayers, Dinliginliğe Girmek Çev: Saffet Güler
23 Nisan 2009 Perşembe

Çok bilinen mağara mitosunun sonunda Platon,karanlıktan korkan bir çocugu hoş görebilirsiniz ama asil trajik olan; bir yetişkinin aydınlıktan korkmasıdır der.Aydınlık korkutur mu, korkutur işte, eger bir mağaranın içindeyse insan ve tek gerçeği, içinde oldugu hal sanıyorsa...
Gunlerdir içimde bir vecd hali seziyorum, OLANa hamd içindeyim, vesile olanlara şükürler ediyorum, nasıl anlatmalı bilmiyorum, bulutların rengi farklı, kuşların ötüşü farklı,rüyanın içindeyim ama uyandığım bu rüya bir öncekinden daha farkli, hayatın ritmi nefesimle içimde atmada, bir sevinç halimi desem yok degil peki bir hüzün halimi yok o da degil, yok işte bu halden hale geçişi anlatacak kelimem.
gecenin 03.33unde uyanıyorum ve cep telefonun notlar bölümüne şu sözleri yazıyorum;
"unutuşun ve hatırlayışın kitabı sen; sadece ışıksın, paylaş."
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)