30 Haziran 2010 Çarşamba


kaç gündür içim sessiz, hamuş, dışımda mutlak bir sessizlik yakalayamadığım için ki; o ancak ölünce zannımca, rolümü oynuyor ve oynayanı izliyorum..

kabul edilişlerimi, reddedilişlerimi, sözlerimin beğenilişini, sözlerimin hoşa gitmeyişlerini, kendi aklım ile yorumlayıp; kah hayıflanıyorum oyuna, sitemkar dolaşıp sonrada hoffflar çekiyorum kah halime gülüyor ve boşveer diyorum, taşıyorum, duruluyorum, sakinleşip,  izliyorum..öte tarafa gidip de geri dönmüşlüğüm var, ölmeden önce ölmüşlüğüm de var, aşkın acısının şarabını içip, oh bal şerbet demişliğim de çok bu hayatta ve "kıymeti" yine de bunlara rağmen unutmuşluğum da çok.. neyse, bugün kendime gideyim bir hediye alayım dedim, paşabahçeden bir kupa aldım.. hediyemi? diye sordu kasiyer, evet lütfen dedim..kupa, kutuya kondu, paketlendi, eve geldim açtım paketi, kutunun üstündeki yazı..

hayat en güzel hediye..öyle ya bu hayat, bize verildi, aşk ile aşkta kalalım diye..hatırlatıcılar her yerde..

4 yorum:

Fuliyama dedi ki...

Ne güzel bir mesaj, kendinin kendine verdiği armağanın içinden sana, hepimize çıkan bir mesaj, ne zaman ki kendini ödüllendirmek için yola çıktın, evren seni 5 kat daha ödüllendiriyor belli ki:))) Yuppiiii:)

ps:kupada ne var?

nilüfer dedi ki...

kupa sihirliymiş,
O düş GEZGİNiymiş,
bugün kupaymış,
dün ince belli çay bardağıymış,
sadece bilinmeyi istemiş,
dışındakinden çok
içindekiymiş
içmeye değil içilmeye gelmiş:)

Selamsız dedi ki...

çok iyi, ''aşkın gözyaşları''156-160 arasındaki eyvallah şehri--- alıntısını yaptım.
teşekkür ederim.

nilüfer dedi ki...

Rica ederim :)