4 Haziran 2009 Perşembe

badulcan...

Bugünkü paylaşımım bir patlıcan yemeği:D:D vallahi,çok leziz, çok nefasetli ve bereketli bir yemek.Ustelik en önemli özelliği hiç su katılmayıp, sek olarak pişmesi, kendi kendine pişen,pişerken sulanan, verdigi suyunu pişme noktasında tatlandırıp çeken bir yemek.Tıpkı OLAN haline pişerek dönüşen insan gibi:D

malzemeler:

6-7 adet orta boy patlıcan (badulcan da denir)
5-6 adet sivri biber (büber de denir)
7-8 adet orta boy domates (tomtiss de denir ve Ayaş tercih edilir)
5-6 diş sarmısak (sarımsak denir)
yarım su bardağı z. yağ (ya da kanola yağı)

yapılışı;

Büyükçe bir tencereye, tüm kabukları soyulmuş ve parmak kalınlığında jülyen kesilmiş patlıcanlar konur, domatesler kabuklarından sıyrılır ve iri parçalar halinde eklenir, biberler de kesilerek ilave edilir.Kabukları soyulan sarmısaklar bıçak ile minik parçalar halinde kesilir ve hepsinin üstüne z. yağı dökülür, tencerenin kapağı kapatılır ve tamamen kısık ateşte bir saat pişmeye bırakılır.İlk yarım saat tencerenin kapağı hiç açılmaz ki yemek lezzetlensin, yarım saat sonunda tuzu ilave edilir, bir saat sonra ateşten alınır ve soğumaya bırakılır, bu kısmı yalan, çünkü yemek o kadar güzel olurki, soğumaya bırakılmadan ekmekle içine dalma işlemi gerçekleşir:D

Bu da ne derseniz şimdi, bu benim hayata bakışım, yaşamdaki herşey ruhsal, çünkü, ruhsallığımızla aslında birbirimize yansıyoruz ve yaşam oluşuyor, ne varki sevgili küçük zihnim, koşulsuzluğa ve ölümsüzlüğüme götürecek olan küçük zihnim, ufak tefek hesaplarla, yaşamda yok bu ruhsal, bu değil hesaplarıyla,başka başka şablonlarla, yargılama ve ayıplarla kendini kaybettiği için bunu göremiyor sanırım:D

Hiç yorum yok: