31 Ağustos 2010 Salı



Ayağa kalk yüklerini bırak, eklerini terk et, sadece bedenin kalsın, bütün organların, hepsi birer birer kendilerinden ayrılsın, varlığını inkâr etsin, sadece ben varım, beni görsün, beni duysun, beni işitsin, beni koklasın, bana baksın, bana dokunsun, beni unutsun, beni hatırlasın, beni solusun, beni kuşatsın, benimle kuşatılsın, bana gelsin, bana koşsun, benden çıksın, benden ayrılsın, bana dönsün, beni tutsun...Sadece ben varım, kendini inkâr et, sadece benimle kal, benimle ol, benimle gör, benimle işit, benimle yürü...Bak benim, denizlere ve dağlara hükmüm geçiyor, bak bu göklere... Bu yıldızlar benim avucumda, bana oradan bak, yıldızlardan gör beni, bulut gibi kendini kaybet, sarhoş ol, çıldırmaktan korkma, bırak bu aklı, bu iradeyi terk et, tedbiri elden bırak, çaresizliğini tat, acılarını anılarını unut, yok et onları, sen bendensin, benimlesin, bana döneceksin, benden gittiğin gibi gel, her kaçışın dönüş olsun, bana dönmek için benden ayrıl, beni hatırlama, hatırlamak unutanların işidir, beni hiç unutma, aklını çıkar at, aklından çıkar herşeyi, benimle dol, gönlünü keşfet, ona sığ, ona sığın, orada bulacaksın beni, ben oradayım, ben seninki gibi kırık gönüllerdeyim, benim evim hüzünle ışır, kalbini hüzünle yıka, isteklerini terk et, isteklerinden kurtulmadıkça istediğini bulamazsın, sen beni istiyorsun farkında değilmisin, niçin görmüyorsun, nasıl körleştin böyle, duymuyorsun neden sağırlaştın böyle, ben dilemedikçe acı çekemezsin, ben istemedikçe acılardan kurtulamazsın, ben irade etmedikçe huzura kavuşamazsın, ben takdir etmedikçe sukûta eremezsin, seslerini bırak, sessizleş, sus artık, daha ne zamana kadar konuşacaksın, görmüyormusun bu kelimeler de çaresiz, ne kadar boş, zavallı, güçsüz, içsiz bunlar, bırak onları, benimle harfleri, kelimeleri kullanmadan konuş, benim dilim çaresizliktir, bu dile bak, onu görmüyormusun, o içinde senin...İçine, bakışlarını diyorum, kalbine çevir, ben senin suretine kalıbına bakmam, senin bedenine endamına bakmam ben, kalbine bakarım, sen de kalbine bak, orada bir deniz var, bırak kendini, korkma boğulmazsın, o su değildir, orada kelimeler yok, orada hiç bir şey yok, orası hiçliktir, bırak kendini, baştan ayağa kadar, her uzvunun bana inanması, elinin, ayağının, gözünün, yıkarken, giderken, görürken, ağzından burnundan soluğunu boşaltırken bile, Mecnu'nun gördüğü herşey Leyla değişi gibi, senin de sen demen gerekir, bana sen de, ben deme," ben"i bırak, sadece sen de sen ol, ancak "ben"siz sen olunabilir, karşılaştığın herşeye denizlere, sokaklara, evlere, insanlara, duvarlara, taşlara, camlara, gözlere, gönüllere, otlara, böceklere, bulutlara, köprülere, ırmaklara herşeye herşeye "Leyla, Leyla" diyen Mecnuna bak, onun kalbindeki yere bak, o yeri gör, orada beni gör, beni bulacaksın, ben oradayım, mahsun gönüllerdeyim...

Ebu'l-Hasan Harakani...
Cam ve Elmas, Sadık Yalsızuçanlar

3 yorum:

Fuliyama dedi ki...

"isteklerini terk et, isteklerinden kurtulmadıkça istediğini bulamazsın," bayılıyorum bu tezatlığa, herşeyin içindeki bu garip dengeye, aklın dışındaki bu mucizeye...

Brajeshwari dedi ki...

kocaman gülümsedim.

sevgiyle....

sufi dedi ki...

Mahsun gönüllüler ne yüce gönüllüdürler.Irmak ummana kavuştu mu adını unutması gibi...