23 Eylül 2009 Çarşamba

Ademin duası; o kadar etkiledi ki ben'i, Adem yanım, onun yakarışında Havva olan yanım, yandım..ağladım, bedenim topraktan, ruhum O'nun nefesinden, g'öz yaşım O'ndan...



Ey gelmişin ve geçmişin Rabbi,
Ey isimlerin sahibi,
Ben ayağımın nerede sürçtüğünü, ben hatamı, ben yanılgımı, adımı bilir gibi biliyorum.
Ben bin kere kabul ettim kabahatimi. Sen bir kere affet.
Tevbe bir bilinç hali. Bir bilgi eki. Ben hatamla da Senin dairendeyim. Hala sana ait hala Seninim.
Tevbemi kabul et.Af duama icabet et.

Sözünün daha başında nefesi tıkandı Adem'in.
İki üç kelimeyi daha hatırlayabildiği yerlerden buldu çıkardı.
Birşeyler daha demek istedi Rabbine.
Ama diyemedi,diyebildikleri de yetmedi

***

Sonra kalbinden koptuğu gibi dilinden geldiği gibi devam etti,

Ya Rabbi çok pişmanım,

***
Ağır geldi gördüğüm, gördüğümü sevmedim.
Bu ben değilim..
Ey Alim Rabbim, bilinenin bilinmeyenin, bilenin bilmeyenin yaratıcısı.
Sen ki herşeyi bilensin. Herşeyi gören ve işitensin. Benim niyetimi benden daha iyi bilirsin.
Sen ki kaderleri yazan, yazgısı içine düşmüş kalpleri okuyansın, ben ki en fazla ve sadece Sana malumum.
Mizacıma neler kattığını. Nedenimi nasılımı. Çamurdan bir bedenle ilahi nefes arasında durduğumu.Yaşanmış evvelim gibi yaşanmamış sonumu da Sen bilirsin.

***

Rabbim Sen benimle ezelde ünsiyet peyda ettin.
Bir ayna kıldın beni, döndün aynadan kendine nazar ettin.
İsimlerini paylaştırdın cümle aleme de bütün isimlerinin yek-cümlesini ben de söyledin.
Sen ki bana ruhumdan demiştin. Melekleri manamın önünde secdeye davet etmiştin.
Ama ben emanetini koruyamadım.
Ama ben yine de gördüğümden vaz geçmedim. Bir kez sürçtüysem de hala o ben'im.
O vakit o kadar çok şey idiysem, nasıl olup da şimdi hiçbir şeyim.
Canımı alsan, şu ölümlü bedenimi, çamurdan tenimi çıkarsan aradan, benden geriye Senin nefesin kalır. Peki ben, varlığımdan hoşnut olmayım mı?

Ey Kelîm, ey Kelimelerin sahibi,
Yaratan'ın ismi en büyük isim.
Yaratılanda Yaratan'ın ismi.
Senin ismin hatırına.
Bana verdiğin isim aşkına. Benim adıma. Senin adına.
Beni yaratan Sensin.
Sen. Kendi hatrına.
Rabbim hoş gör beni, yarattığını. "Yaratanımdan ötürü" beni bağışla.

Her şeye razıyım:
Cennetteyken daha içime düşen şu amansız kedere.
Anlamlarını ilk kez çözdüğüm şu kötü huylu kelimelere.
Hatta Havva'dan ayrılığa, hatta cenneten sürgünlüğe, yitiğe, düşmeye.
Ama benim içime koyduğun Senden yanımla, yani yaratılmış olanın da Yaratan üzerindeki hakkıyla.
Şuna razı değilim ki, KALBİMİN SENDEN HABER ALAN KISMINI KAPATMA, BENİ SENSİZ BIRAKMA.BENİ SENDEN GÖNDERME.CENNETİNDEN DÜŞÜRÜRKEN GÖZÜNDEN DE DÜŞÜRME. KENDİ RIZAN İÇİN, BENDEN VAZGEÇME. NE EDERSEN ET. AMA BENİ KENDİNE DAHİL ET. BENİ AFFET.

***

Ey tevbekârların tevvâbı.
Sen affı seversin. Rahman ve rahim olan adınla, gaflete merhamet edersin.
Bana verdiğin kelimelrden okuyorumki, Sen, Sen'den dönenlere bile geri dönerlerse gel , diyeceksin. Altından buzağıya tapanları bile af dilerlerse, affedeceksin.
Kıyas değil, ümit. Beni de affet.
Ben kendimi affetmesem bile Sen beni affet.

***
AFFETTİ...


Kaynak: Nazan Bekiroğlu, Lâ, Sonsuzluğun Hecesi, Timaş Yayınları,139-145.

Hiç yorum yok: