19 Haziran 2008 Perşembe


Dili, zihinle dokuyoruz, onun icin dil paylasiliyor ve onun için dünyada ne kadar insan varsa o kadar da dil var oysa bir de sessizligin dili var..kalbin dili belki de ve herkesin o dille iletişimi tek ve biricik ve cok ozel ve herkes kendi ÖZün'ce bunu yasiyor..

Efsaneye gore, tanri yapmayin dedigi babil kulelerini yapan insanlarin, bir zamanlar sadece kalbin diliyle konuşarak bu kadar iyi anlasmasina kizmis , o zaman, beni dinlemediniz simdi hepiniz farkli dilden konusacaksiniz, ayni dili kullansaniz da birbirinizle artik anlasamayacaksiniz demis.

Evrensel zeka, kendi yansimasi olan bireysel zihinlerde, dille ifade ediliyor caresiz..bunu anlatan, paylasan, yazan nicelerinden pek bir farkimiz yok hatta hic farkimiz yok, belki de ben dil ishaline tutulmus bir sekilde, farkindaligimi acan olaylarinda etkisiyle yazmaya calisiyor ama zaten bilinen seyleri, temcit pilavi gibi tekrarliyorum ve anlattigini, anlayamadigimi goruntu olarak kelimelerime yansitiyorum ve sen yine anlatamamis olmanin ya da boşvermişligin ifadesi olan gulumsemeni yuzune yerlestiriyorsun..

Aslinda hepimiz dilin ve zihnin zenginligini kullanan ama aslinda dilsiz oldugumuzu unutmus dokuma iscileriyiz sanirim.. yarattigimiz desenlerin zenginligini dilsizligimiz(kalbimiz) verirken, biz onu zihnimizle ifade etmeye calisiyoruz..herkes sectigi deseni, sectigi renklerle kilimine dokuyor, bazen ayni deseni secen dokumacilarin, dokumasi bile birbirinden farkli oluyor, oysa -desen- ayni, desen tek, desen bir..
sendebenbendesensendesenbendesen..

Hiç yorum yok: