düşş, bu süper bişey.. tekrar tekrar izleyeceğim. inanılmaz. okudugum kitaplar, arastırmalar tek bı ıkı vıdeo ıle neguzelde acıklanmıs. tesekkur cok :)
rica ederim.. Jung'un sözü vardır, dışarıya bakan rüya görür, içeriye bakan uyanır diye, her iki bakış da gereklidir bence, rüya olmasa uyanmaya gerek olmayacaktı ve her uyanıklık zannı rüya içinde yeni bir rüyaya uyanmaktan başka bir şey değil, sıradan olanın farkı olmaz, uyanan da sıradanlığı içinde o rüyadan yeni bir rüyaya geçtiğini bilir sadece yani bence:)
sanki rüya dediğimiz, kat kat lahana gibi iç içe sarılmış perdeler. her uyanış belki de hakikate yaklaşmakta bir merhale. ama tabii uyanmadan önce uyanmanın kıymeti var ve lazım, zira o perdeler dürülecek herkes uyanacak ister istemez zamanı gelince
her uyanış bir başka rüyaya oluyor sanırım, saklanbaç oyunu gibi, bulunduğunda oyun bitmez bir sonraki oyuna geçilir,ya ebesindir ya saklanan suretler değişir,rüya ne ebe ne saklanan kalmadığında biter mi? bilmiyorum,herkesin ve herşeyin bir zamanı vardır haklisiniz..
uyanmadan önce uyanmaktan kastım, ölmeden önceki ölmelerdir ki ihlası kazanmanın ve muhafaza etmenin en tesirli yöntemidir. rabıta-i mevt, yani öldüğünü hayal etmek.
ihlasa zarar veren ve riyaya ve dünyaya düşkünlüğü sebebiyet veren insanın uzun emelleri değil midir?
riyâdan nefret veren, ve ihlası en çok kavileştiren ise, ölmeden önce ölmektir. Yani, ölümünü düşünüp, dünyanın fani olduğunu hatıra getirip, gaflet uykusunu yırtmak, uyanmak...
bir yakınımız vefaat etti ise ve hatta biraz da genç ve ani bir ölüm ise bu çevresindekilere bir ölmeden önce olmek fırsatıdır yani uyanmadan önce uyanmak...
düşünen insan için ölümün en tesirli ve hiç yanıltmaz bir nasihat olduğu kesindir.
işte peygamberimiz s.a.v. "lezzetleri tahrip edip acılaştıran ölümü çok zikrediniz" diyerek bu rabıtayı ders veriyor. ve biz sayenizde birkaç kez zikretmiş olduk. ve üzerinde mütala ederek fikretmiş, tefekkür etmiş olduk.
siz de bilirsiniz düşünmek farz olan ibadetlerden sonra en kıymettar bir ibadettir ve insanı hayvandan ayıran tek hususiyet...
insan hergün ölmeye doğuyor ve aslında ölerek yaşıyor, ölümden korkan sadece O'ndan ayrı olduğunu sanan zihin ve o yüzden modern insan, en büyük korkusunu gizlemek için mezarları yaşam alanlarının dışarısına çıkarıyor..
estağfurullah sayemde olan birşey yok, aslında O nasip ediyor, konuşuyor, düşünüyoruz, O'ndan gelen düşüncelerle zenginleşiyoruz..selamlar sevgiler..
13 yorum:
düşş, bu süper bişey..
tekrar tekrar izleyeceğim. inanılmaz. okudugum kitaplar, arastırmalar tek bı ıkı vıdeo ıle neguzelde acıklanmıs. tesekkur cok :)
rica ederim pırıltılı, sevgimle:)
vahdet-i vücut...'ete kemiğe büründüm yunus diye göründüm...
tevhidimiş cümle alem
tevhidi bilenler adem
tevhidi inkar eden
ÖZ canına düşman imiş.
Adem olmayı,artık İNSAN olup bilmeyi nasip etsin cümlemize içinde de bana da...
"insanlar rüyadadırlar,
öldüklerinde uyanırlar" demiş hazreti peygamber a.s.m.
yani hakikatin,
varlık aleminin dışında biryerlerde olduğu kesin.
video için teşekkür ederim.
rica ederim..
Jung'un sözü vardır, dışarıya bakan rüya görür, içeriye bakan uyanır diye, her iki bakış da gereklidir bence, rüya olmasa uyanmaya gerek olmayacaktı ve her uyanıklık zannı rüya içinde yeni bir rüyaya uyanmaktan başka bir şey değil, sıradan olanın farkı olmaz, uyanan da sıradanlığı içinde o rüyadan yeni bir rüyaya geçtiğini bilir sadece yani bence:)
sanki rüya dediğimiz,
kat kat lahana gibi
iç içe sarılmış perdeler.
her uyanış belki de
hakikate yaklaşmakta bir merhale.
ama tabii uyanmadan önce
uyanmanın kıymeti var ve lazım,
zira o perdeler dürülecek
herkes uyanacak ister istemez
zamanı gelince
her uyanış bir başka rüyaya oluyor sanırım, saklanbaç oyunu gibi, bulunduğunda oyun bitmez bir sonraki oyuna geçilir,ya ebesindir ya saklanan suretler değişir,rüya ne ebe ne saklanan kalmadığında biter mi? bilmiyorum,herkesin ve herşeyin bir zamanı vardır haklisiniz..
uyanmadan önce uyanmaktan kastım,
ölmeden önceki ölmelerdir ki
ihlası kazanmanın ve muhafaza etmenin
en tesirli yöntemidir.
rabıta-i mevt,
yani öldüğünü hayal etmek.
ihlasa zarar veren ve riyaya
ve dünyaya düşkünlüğü sebebiyet veren
insanın uzun emelleri değil midir?
riyâdan nefret veren,
ve ihlası en çok kavileştiren ise, ölmeden önce ölmektir.
Yani, ölümünü düşünüp,
dünyanın fani olduğunu hatıra getirip,
gaflet uykusunu yırtmak,
uyanmak...
bir yakınımız vefaat etti ise
ve hatta biraz da genç
ve ani bir ölüm ise
bu çevresindekilere
bir ölmeden önce olmek fırsatıdır
yani uyanmadan önce uyanmak...
düşünen insan için ölümün en tesirli
ve hiç yanıltmaz bir nasihat olduğu kesindir.
işte peygamberimiz s.a.v.
"lezzetleri tahrip edip acılaştıran
ölümü çok zikrediniz" diyerek
bu rabıtayı ders veriyor.
ve biz sayenizde birkaç kez zikretmiş olduk.
ve üzerinde mütala ederek fikretmiş, tefekkür etmiş olduk.
siz de bilirsiniz düşünmek
farz olan ibadetlerden sonra en kıymettar bir ibadettir
ve insanı hayvandan ayıran
tek hususiyet...
teşekkür ederiz.
selamlar.
insan hergün ölmeye doğuyor ve aslında ölerek yaşıyor, ölümden korkan sadece O'ndan ayrı olduğunu sanan zihin ve o yüzden modern insan, en büyük korkusunu gizlemek için mezarları yaşam alanlarının dışarısına çıkarıyor..
estağfurullah sayemde olan birşey yok, aslında O nasip ediyor, konuşuyor, düşünüyoruz, O'ndan gelen düşüncelerle zenginleşiyoruz..selamlar sevgiler..
nasip eden o amenna.
sebep oldunuz mu olmadınız mı :)
ne ince ve ne güzel,
insanın insana teşekkür etmesi de
"reddetmesi" de.
selametle
sonuçlardır sebepleri yaratan, eyvallah:)
Yorum Gönder