29 Eylül 2009 Salı

kendi içinden gelmeyeni eylemek için zorlayan seni nedir? nefsin mi?:)
içinden geleni "hissetmekle" ancak zorlayandan kurtulabilirsin, hislerine kendini açtığında bunu bileceksin..

24 Eylül 2009 Perşembe

Aşkının neyin üzerinde değil neyin altında durduğuna dikkat et. Sıralamana dikkat et. Aşkı nefisten ancak o zaman ayırabilirsin. Nefsinin altında bıraktıkların kadar eksik, üzerine koyabildiklerin kadar fazlasındır ancak. Çünkü AŞK küllidir. Bütünler. Bir'ler. Ama küll ile cüz arasında mesafe başlayınca, parça bütünden kopunca hiç bir şey artık eskisi gibi kalmaz. O zaman aşk aşk olmaz..


Kaynak: Nazan Bekiroğlu,La: sonsuzluk hecesi

23 Eylül 2009 Çarşamba

as above so belove..


EMBRYO SD from illuzia.net on Vimeo.
Ademin duası; o kadar etkiledi ki ben'i, Adem yanım, onun yakarışında Havva olan yanım, yandım..ağladım, bedenim topraktan, ruhum O'nun nefesinden, g'öz yaşım O'ndan...



Ey gelmişin ve geçmişin Rabbi,
Ey isimlerin sahibi,
Ben ayağımın nerede sürçtüğünü, ben hatamı, ben yanılgımı, adımı bilir gibi biliyorum.
Ben bin kere kabul ettim kabahatimi. Sen bir kere affet.
Tevbe bir bilinç hali. Bir bilgi eki. Ben hatamla da Senin dairendeyim. Hala sana ait hala Seninim.
Tevbemi kabul et.Af duama icabet et.

Sözünün daha başında nefesi tıkandı Adem'in.
İki üç kelimeyi daha hatırlayabildiği yerlerden buldu çıkardı.
Birşeyler daha demek istedi Rabbine.
Ama diyemedi,diyebildikleri de yetmedi

***

Sonra kalbinden koptuğu gibi dilinden geldiği gibi devam etti,

Ya Rabbi çok pişmanım,

***
Ağır geldi gördüğüm, gördüğümü sevmedim.
Bu ben değilim..
Ey Alim Rabbim, bilinenin bilinmeyenin, bilenin bilmeyenin yaratıcısı.
Sen ki herşeyi bilensin. Herşeyi gören ve işitensin. Benim niyetimi benden daha iyi bilirsin.
Sen ki kaderleri yazan, yazgısı içine düşmüş kalpleri okuyansın, ben ki en fazla ve sadece Sana malumum.
Mizacıma neler kattığını. Nedenimi nasılımı. Çamurdan bir bedenle ilahi nefes arasında durduğumu.Yaşanmış evvelim gibi yaşanmamış sonumu da Sen bilirsin.

***

Rabbim Sen benimle ezelde ünsiyet peyda ettin.
Bir ayna kıldın beni, döndün aynadan kendine nazar ettin.
İsimlerini paylaştırdın cümle aleme de bütün isimlerinin yek-cümlesini ben de söyledin.
Sen ki bana ruhumdan demiştin. Melekleri manamın önünde secdeye davet etmiştin.
Ama ben emanetini koruyamadım.
Ama ben yine de gördüğümden vaz geçmedim. Bir kez sürçtüysem de hala o ben'im.
O vakit o kadar çok şey idiysem, nasıl olup da şimdi hiçbir şeyim.
Canımı alsan, şu ölümlü bedenimi, çamurdan tenimi çıkarsan aradan, benden geriye Senin nefesin kalır. Peki ben, varlığımdan hoşnut olmayım mı?

Ey Kelîm, ey Kelimelerin sahibi,
Yaratan'ın ismi en büyük isim.
Yaratılanda Yaratan'ın ismi.
Senin ismin hatırına.
Bana verdiğin isim aşkına. Benim adıma. Senin adına.
Beni yaratan Sensin.
Sen. Kendi hatrına.
Rabbim hoş gör beni, yarattığını. "Yaratanımdan ötürü" beni bağışla.

Her şeye razıyım:
Cennetteyken daha içime düşen şu amansız kedere.
Anlamlarını ilk kez çözdüğüm şu kötü huylu kelimelere.
Hatta Havva'dan ayrılığa, hatta cenneten sürgünlüğe, yitiğe, düşmeye.
Ama benim içime koyduğun Senden yanımla, yani yaratılmış olanın da Yaratan üzerindeki hakkıyla.
Şuna razı değilim ki, KALBİMİN SENDEN HABER ALAN KISMINI KAPATMA, BENİ SENSİZ BIRAKMA.BENİ SENDEN GÖNDERME.CENNETİNDEN DÜŞÜRÜRKEN GÖZÜNDEN DE DÜŞÜRME. KENDİ RIZAN İÇİN, BENDEN VAZGEÇME. NE EDERSEN ET. AMA BENİ KENDİNE DAHİL ET. BENİ AFFET.

***

Ey tevbekârların tevvâbı.
Sen affı seversin. Rahman ve rahim olan adınla, gaflete merhamet edersin.
Bana verdiğin kelimelrden okuyorumki, Sen, Sen'den dönenlere bile geri dönerlerse gel , diyeceksin. Altından buzağıya tapanları bile af dilerlerse, affedeceksin.
Kıyas değil, ümit. Beni de affet.
Ben kendimi affetmesem bile Sen beni affet.

***
AFFETTİ...


Kaynak: Nazan Bekiroğlu, Lâ, Sonsuzluğun Hecesi, Timaş Yayınları,139-145.

21 Eylül 2009 Pazartesi


sri yantra mandala(9 üçgen içiçe)şifa niyetine olsun..

Baktım ne demek olaki bu bayram diye, Oguzlar "Id" derlermis ona,Kökü nereden geliyor belli değil, ama manası, "dönüp gelen" demekmiş...

ZamAN denilen çizgiye, mekAN denilen gölgenin suretine düştüğüm andan itibaren, olduğum duygu yoğunluklu bu boyutta, dönüp gelen beniniçindeBEN, dönüp gelen seniniçindeSENim..ve her bayram herdönüp gelişte;  affedişim, affedişimle BENSEN de özgürleşirim, affetmekle oluş ırmağında yıkanır özüm, olmuş ve olacak olanlarda değil sadece oluşla ANda kalır BENim..bu boyuta her gelişimde unutup unutup hatırladığım affetmek, ey affetmek, artık seni unutmayacağım, ANdolsun ki unutmayacağım...

20 Eylül 2009 Pazar


akıl anlamadığını reddeder, kalp; davet eder, kabul eder ve tamamlar.. kalbin anlaması gerekmez,kalbin oluşu, O'nda OLUŞtur, olmuş olan ve olacak olan O'nda son bulur.. kalbin tılsımı belki de budur..

14 Eylül 2009 Pazartesi

"It is the pure, undefiled flower that finds a place at the Feet of the Lord and nowhere else. Take great care to spend your life in spotless purity, worthy to be dedicated in worship to the Lord. Speak about Him, meditate on His Glory, try to see Him in everyone, Him who is the Self, the breath of life, the heart of hearts. You feel lonely? In very truth you are not alone. Does the Supreme Friend ever forsake His friends?" Sri Ma
oyundan keyif almaya başlandığında söze hiç gerek olmaz, herşeyi söze döküp açıklamaya da gerek olmaz, çünkü söz inanılan bakış açısını ifade etme yoludur ve yol bir tane değildir, anlatmanın gereği kalmadığında kalan ise BİR AŞKtır ki; olmayan yerde, olmayan bahçenin içindeki tanımsız çiçektir O, olmayan dilin bildiği...

11 Eylül 2009 Cuma


Biz de çocuktuk, bir şeyler öğrendik;

Bildiklerimizle övündük, eğlendik.

Şu oldu, bu oldu da ne oldu sonra?

Bir bulut gibi geldik, yel gibi geçtik.


Ömer Hayyam



Hayyam ne güzel demiş, geriye kalAN, alınan bir hoş nefesiz aslında..bi kredi kartı reklamı var yiyos, içiyos, geziyos diye şarkı söylüyorlar çok seviyorum, ardına bir dolu yaptığım şeyi ekleyip ben de söylüyorum arada.. ee hep eğlencemi var peki?? yoo belanın çat kapı geldiği anlarda var, işte o anlarda da bu gelen de O'ndan; deyip gülüveren mi? diye bir sual olunuveriyo, duyuveriyom ve gülüverdiğim de gül bana bahşediliyor hissediveriyom :)

10 Eylül 2009 Perşembe




zihin eğitiminde iki kapı;

1.kapı; egonun kapısından geçmek. Bu aslında bu dünyaya ayrılık bilinciyle gelmenin ve kendini bi şey sanmanın en temel handikapı. Çünkü zihin, kendini evrensel akıldan ayrı sanmayı ego sayesinde öğreniyor ve her türlü içsel sesle, eskilerin tabiri pek güzeldir, severim, vesveseyle doluyor, sonsuz gevezelik başlıyor ve en derin sessizliğin içindeki sesi, zihin kendi kendine o kadar fazla konuştuğu için algılayamıyor ve egonun hakimiyeti altında kendinden bihaber, onun yazdığı hikayeye yeni kanıtlar sunarak bir anlamda delirik bir halde kalıyor.Delirik diyorum, asla sessiz kalamayıp, her türlü kuruntu ve vesvese ile sürekli konuşan bir zihin, egonun bir araç değil amaç olduğunu sanıyor ve egonun hikayesini kanıtlamak için çok yoruluyor aslında..

2.kapı; evrensel aklın kapısı. Zihin akıl yürütmek için var ve akıl aslında O'ndan kaynaklı. Akıl önüne konulan düşünceyi, ancak net ve açık olduğunda tartabilir, hem de müthiş bir denge ile..Onun için meditasyon ve onunla farkındalığa giren sessizlik hali ile zihin, evrensel akıl ile buluşuyor.. elbette meditasyonun bir teknik olduğunu unutmadan, aracı amaç haline getirmeden meditatif halde OLunduğunda..Zihni terbiye etmek ve evrensel akıldan ayrı olmadığını ona anlatmak huzuru, derin sevgiyi, herkese ve herşeye şevkati beraberinde getiriyor ve AŞK dile geliyor.Hani aşık olduğunda insan, herkeste ve herşeyde sevdiğini görürya ki; bu aşk kalpten kalbe ulaşmanın ve sonunda O'nun AŞKı ile dolmanın en güzel armağınıdır bence, yol benden aşkı bilip, AŞKtan geçmekle OLduğu için belki de..

7 Eylül 2009 Pazartesi

oyunun hayat, hayatın oyun olduğu dünyada ciddiyetle oynanan oyunlar:)

ahh hepsi çocuk oyunu oysaki, nasılda unutuyorum bazen bunu, oyunlarım, konuşmayı öğrenmeden oynadığım oyunlardaki saflığım, zihnim araya girmeden önce, sözle değil kalple oynadığım oyunlarım, açık, saf, samimi, keyifli, oyunu oyun olduğunu bilerek ama ciddiyetle oynadığım çocuk oyunlarım...ohoo aklımaa neler neler geldi izlerken:)

4 Eylül 2009 Cuma

fotoğraf: www.kameraarkasi.org


her ne olduysa oldu, olan zaten olmuştu, sadece filmin, sinema perdesine yansıması ve farkındalığına girmesi için bir zaman geçiyor, sinema perdesine yansıyan SEN değilsin, filmi izlerken, kafanı karanlıkta yukarı doğru kaldırdığında, tanrısal kaynaktan akan bir ışık huzmesi görürsün, işte o SEN, yansırken sen, işte o BEN, yansirken ben olur..ve işte nefesle, o ışık huzmesinin, yani SENin sana dolmasına teslim olmakla, senSEN olursun..herşey olması gerektiği gibidir yani..sen(egon) eline aldığını sandığı anda SENdeki bilinç, aslında SENi eline alamadığının da göstergesi olur:)

teslimi(ni)yet, olana izin vermek, sinema perdesine yansıyanı, seyreden; SENBEN olduğunu her an hatırlamakta..

1 Eylül 2009 Salı

Bobby McFerrin ve pentatonik gam..

pentatonik gam:bir gamın sadece 5 sesinin kullanılması ile oluşan gam.. blues müzikte yoğun olarak kullanılıyormuş, koro müthiş hele de böylesine spontansa inanılmaz!)

World Science Festival 2009: Bobby McFerrin Demonstrates the Power of the Pentatonic Scale from World Science Festival on Vimeo.



hissetmek için kendine izin ver!bu sözler az önce izlediğim videonun son sözleriydi..

yaşamın basit hatta bazen hayhuy içinde geçen kaosunda verdiğim çabalara bakıyorum, o basit ( ama çabalarken hiç bir zaman basitmiş gibi görünmeyen, pek ehemmiyetli pek önemli ifadelerle kendini zor gösteren) uğraşlarım, hiç bir zaman daha derindeki ihtiyaçlarımı karşılamaya yetmiyor..daha derinde keşfedilmeyi bekleyen bir yol var ve ancak hissetmek için kendime izin verdiğimde görünür olan..Allahım, BENi, BEN olamamaktan, BENi, BENi yaşayamamaktan koru. ŞİMDİnin bana getirecegi, deneyimler, duygular, seçimler için, sorumluluk almama ve bana yaşamam gerekenleri yaşayabilme, görmem, duymam, hissetmem gerekenleri yaşayabilme cesareti ver...