31 Ekim 2009 Cumartesi
30 Ekim 2009 Cuma
erk;
sustuğunda,
baktığında,
kendinle olduğunda çıkar,
sessiz bilgiye ulaştığında,
ulaşan sen değil SENsin;
olduğun yere vardığında bilirsin,
bildiğini;
sorulmazsa söyleme,
anlat denmedikçe anlatma,
anlattığını deneyimlemediysen eğer,
o deneyimine girdiğinde ,
anlarsın ki;
sen bir kitapsın,
okuyan da SENsin...
28 Ekim 2009 Çarşamba
Facebook gerçekliğin yeniden inşaası alanı; kendi gerçekliğini inşaa ederken insan, kimliğini de inşaa eder; Insan; öncelikle kapitalist üretim biçimlerinde işinin sonucunu göremediği ve aslında o işe sahip de olamadığı için kendini mutlu hissedemiyor. Oysa insanın en büyük ihtiyacı mutlu olmak ve tüm eylemleri aslında mutlu olmak için yapıyor. Ancak bu üretim biçiminde, kendisini işiyle ve varlığıyla ifade edemeyince insan, ve neredeyse yok farzedilip neredeyse görünmez durumda oldugunda, kendine yine mutlu olmak için sentetik heyecanlar üretiyor.
Kendini sadece beden bilinciyle gördüğü ve varlığını da sorgulamadığı için, toplumsal bilinçten kendisine yayılan değersizlik duygusunu yok etmek için de görünebildiği yer olan facebooku kullanıyor.Facebookda yeralan modern çağın insanı için, kapitalist üretim ilişkileri içinde yeralırken ve bunca değersizlik ve tatminsizlik içindeyken, bunu açayım biraz;
bu üretim biçiminde bir kişi kendi kimliğini çoğunlukla yaptığı işle temsil eder ve fakat bu üretim ilişkisinde işinin sonucunu görerek haz alamaz.Otomatik bir üretim biçimidir bu ve o sadece o işin belirli bir bölümünde görevlidir ve aslında yaptığı işten bihaberdir yaptığı işe yabancıdır.İş tatmini olmayınca, kendini sentetik heyecanlarla tatmine yönelir; hafta sonları örneğin "çılgınlar gibi eğlenir" yada facebook da kendini gösterir.Ne kadar çok insan varsa listesinde, o kadar çok popülerdir.Değersizlik duygusunu yoketmek için bir araçtır face ile görünür olmak.Toplumun her alanında yok farzedilen bu insan için facebook sanalda olsa bir varlık sahasıdır, ben buradayım demenin bir yoludur.İnsanın sanaldaki varlık sahasının bir aracı da fotograftır.Gittiği yerlerde o, gezdiği yerlerde o, en alımlı haliyle profil fotografında o, artık poz poz kendini çeker, bu iş için bir cep telefonu da yeterlidir artık ve sadece varlığını kanıtlamaya çalışmaktadır aslında..
Face de amaç ve araç biribirine karışmıştır artık.Araçtır face, tıpkı cep telefonu gibi yada haberleşme araçları gibi ama artık amaca dönüşmüştür..Bu amacı destekleyen bir diğer şey de insanların gözetleme duygusunu tatmin etmesidir.Toplumda özellikle medya ile uyutulan ve herşeyi sadece bir sinema perdesinden izleyen konumuna düşürülen insan; haberler bu işin en çok kullanılan araçlarıdır,; önemli bir haber, requem of a dream filminin müziği ile verilir örneğin, ve haber sanki filme dönüşür, görüntüler geçer, gözün önünden ve belki bir trafik kazasıdır o görüntü , ve arkada konulan o müzikle kişi izlediğine yabancılaşır, bir yandan yemek yer örneğin, diğer yandan da sanki filmi izler, böylece aslında kendine ve topluma yabancılaşır ve sadece bir gözetleyen haline geçer, ve herşey gözlenebilir.İnsan sadece gözden oluşan bir varlıktır artık, uyur ama gözleri açıktır:)
27 Ekim 2009 Salı
börnüm ağrıyor:D
bu klibi dinledigim anda börnüm ağrıdı..hayat plan yapma diyor, herşey oluşta uygun diyor, ne yaşadığın değil onu nasıl yaşadığındır diyor, tırrımm tırrıııss..
24 Ekim 2009 Cumartesi
Sezen Aksu - Denge
Yükleyen tipe-bak. - Video klipler, sanatçı röportajları, konserler ve çok daha fazlası.
When u are not trying to become anybody else, then u simply relax, then a grace arises. Then u are full of grandeur, splendor, harmony...Osho
22 Ekim 2009 Perşembe
hayatta neye sahiptir insan diye sordum
düşüncelerine sahipmidir?
duygularına sahipmidir?
gördüğünün ötesinde başka birşey varmıdır?
ya inandığın şeyler dogru değil desem sana?
bunu bilirsen özgür olacaksın desem?
tek tek sordum, iki bardak koydum önlerindeki masaya, ikisinde de su var, bardaklara baktılar ve fark aradılar gören gözleriyle, bulamadılar?!
gel dokun o halde dedim, geldi biri dokundu, aa dedi bi bardak sıcak digeri soguk..
görmek yetmiyordu yani,
daha başka ne diyebilirsiniz dedim,
sustular,
hadi bir de tat şu suları o halde,
tadına baktı, şerbet şekerdi biri, ötekisi bildiğim su dedi,
sadece gördüklerine inanırsan işte bir yanın eksik kalacak dedim,
oysa SEN TAMsın, kendini tamlığını sahip oldugunu düşündüğün eksikliklerini kabul ederek, içine alarak bileceksin...
düşüncelerine sahipmidir?
duygularına sahipmidir?
gördüğünün ötesinde başka birşey varmıdır?
ya inandığın şeyler dogru değil desem sana?
bunu bilirsen özgür olacaksın desem?
tek tek sordum, iki bardak koydum önlerindeki masaya, ikisinde de su var, bardaklara baktılar ve fark aradılar gören gözleriyle, bulamadılar?!
gel dokun o halde dedim, geldi biri dokundu, aa dedi bi bardak sıcak digeri soguk..
görmek yetmiyordu yani,
daha başka ne diyebilirsiniz dedim,
sustular,
hadi bir de tat şu suları o halde,
tadına baktı, şerbet şekerdi biri, ötekisi bildiğim su dedi,
sadece gördüklerine inanırsan işte bir yanın eksik kalacak dedim,
oysa SEN TAMsın, kendini tamlığını sahip oldugunu düşündüğün eksikliklerini kabul ederek, içine alarak bileceksin...
20 Ekim 2009 Salı
Işık ışıktır görene, ışıktan köre ne
Bilmeyen ne bilsin seni
Gamlanma deli gönül
Gönülden anlamayana
Bağlanma deli gönül
İçi tatlı özlü yemiş
Kırıldıkça ballanır
Sendeki seni koyup
Avlanma deli gönül
Bu görünen ben değilim
Ben ben dediğim nedir
Dilimle söz söyleyen,
Sözü söyletenmidir
Baştan ayağa gömleksem
İçimdeki ben midir
Sureti ben sanıp da
Avlanma deli gönül
Sinenin içindekini
Aldanıp gönül sanma
Varacağın o menzili
Tespih, seccade sanma
Attığın üç beş adımla
Yollar tükendi sanma
Yolların başındayken
Sallanma deli gönül
Padişaha vasıl olan
Elbet olur padişah
Sırların sırrı onda
Lailaheillallah
Görmeyerek yol yürüyen
Bela bulur ahü vah
Sarayda vahdet vardır
Canlanma deli gönül
Mevlâna
19 Ekim 2009 Pazartesi
özümün, egonun ipoteğinden arınmasının yolu; temizlenme:) geçen gün bir olay yaşamış ve buraya da yazmıştım ve Uma o olay için; ben buna temizlenme diyorum demişti, yazılana uzun uzun baktım, temizlenme....arınmak için en derinlerdeki kirin salınıvermesi... başıma gelen ne olursa olsun, bu başıma gelenin, nedeni, o değil, ben bile değilim, bu ruhumun, bu BENim, sorumlu oldugum birşeyin başlamasıdır sadece:) sanırım özgür irade işte bu, ipoteği kaldırmayı seçmek, özgür irade, akışta kalmayı seçmek..çünkü başka yapacak birşey de yok, zaten OLAN..seni çok seviyorum..lütfen beni affet, özür dilerim, sağol...
15 Ekim 2009 Perşembe
Shindler’in listesi filminde, alman albay, aklina estiginde yahudileri vurmakta, shindler ona bunu niye yaptigini sorar, albay güç için dediginde, shindler ona, en büyük güç; güç kullanabilecegini bildigin, bu olanagi tasidigin halde o gucu kullanmamaktir der..savunmasiz hal, aslinda en güçlü olunan halmis Gandhi ‘nin, İsa’nın olduklari hal buydu..
Hafta basinda o zamanlar bana cok aci verdigini dusundugum bir insanla gozgoze geldim, gozlerini gozlerimden cekti ve bana bakmadi ben bakmaya devam ettim ve icimde aniden bir korkunun ciktigini hissettim, nasil bir korkuysa icim titredi sonra hissettimki bu korku gercek degildi, ben bir hatiranin yarattigi bellegimdeki bir algiyi, onun yuzunu gorunce yeniden hatirlamistim, ve o hatira korku duygumu tetikliyordu..bir kac nefes aldiktan sonra gecti..cogunlukla yasamda daha once basima gelen olaylari zihnim etiketliyor ve o olayin bir benzeri ile karsilastigimda o andaki duygum yeniden tetikleniyor, bunun farkinda oldugum zamanlarda ise; nefes, BENi simdiye, simdi anina tasiyor..
14 Ekim 2009 Çarşamba
sÖZ kendini ifade eder
akar BiR BiR, BiR olur heceler
sÖZ bir yağmur damlasıdır,
O’nunla BiR Olur aşk ile gönüller
kendinde kendini bil
gÖZ sÖZün aynasıdır bil
Ol yüreğin gelirken sÖZ’e
sÖZde kendini bil
senin şimdi duyduğun
sana akan yüreğinin tınısıdır
sÖZün aşkla gelir dile
OL aşk ki ÖZünün şarkısıdır
şimdi kalbinin şarkısı aşk ile çağlamakta
O çağlayışta zat-ı kişi yok olmakta
O şarkıda herkes BiR kim olmakta
herkes şimdi kendini bulmakta
şimdi hayalin içindeki hayale akarsın
kalbinin fersah fersah içine dalarsın
OL hayal sandığın gÖZden bakar sana
baktığı hayalsin, mührü saklı, yıldızından armağan sana
akar BiR BiR, BiR olur heceler
sÖZ bir yağmur damlasıdır,
O’nunla BiR Olur aşk ile gönüller
kendinde kendini bil
gÖZ sÖZün aynasıdır bil
Ol yüreğin gelirken sÖZ’e
sÖZde kendini bil
senin şimdi duyduğun
sana akan yüreğinin tınısıdır
sÖZün aşkla gelir dile
OL aşk ki ÖZünün şarkısıdır
şimdi kalbinin şarkısı aşk ile çağlamakta
O çağlayışta zat-ı kişi yok olmakta
O şarkıda herkes BiR kim olmakta
herkes şimdi kendini bulmakta
şimdi hayalin içindeki hayale akarsın
kalbinin fersah fersah içine dalarsın
OL hayal sandığın gÖZden bakar sana
baktığı hayalsin, mührü saklı, yıldızından armağan sana
13 Ekim 2009 Salı
9 Ekim 2009 Cuma
6 ekimde dolunayin hemen ertesinde, okuldan eve gitmek icin servis otobusune bindim, ama icimde bi sIkIntI var, hayirdir dedim, kendi duragima geldigimde inmek icin dugmeye bastim, soforun de yanindayim, duragi gecti?
dedim "inecegim?"
basmadin isik yanmiyor dedi?
ki dugmeye basarken gozgoze gelmistik ama gordunuz dedim basarken,
senimi takip edecegim ben dedi ve basti gaza sonraki duraga gidiyor, ayrica bu kapidan inemezsin dedi??
nasil yani??daha once herkes bu kapidan indi??simdi neden inilmiyor dedim, arkaya gec oradan in dedi??
artik ofkem katlanilmaz boyuttaydi avazim ciktigi kadar bagiriyordum, hayir arka kapiya gitmeyecegim herkes gibi bu kapidan inecegim diye, soför acmadi kapiyi ve hareket etti!!!arka kapiya gitmedigim icin sonucta bir sonraki duraga dogru gidiyorduk ve ben teskin edilmez bir bicimde ofkeme kapildim, neden indirmiyorsun, neden bu kapidan inemiyorum daha bir dolu sey soyledim ve sonunda adam OFF ne cok konusuyorsun sen dedi ve yolun ortasinda allah sabir versin etrafindakilere dedi ve indirdi, seni sikayet edecegim diyerek indim, et nereye edersen et diyordu, indigimde her yanim titriyordu ve agliyordum..
sonra ogreniyorumki bugunlerde anlamsiz ofkeler cikabilirmis, bana anlamsiz gibi gelse de aslinda cikmasinin varmis bir hayri..oldugum hale anlam verebildim nihayet hamdolsun..
7sinde butun gun bu olana dair dusundum, serviste ogrencilerde vardi, hoca kimligimle oyle deli gibi bagiran kadin goruntusu cizmistim??utandim kendimden..sucladim niye yaptin be kadin, egon kalkmaya baslamis iste, gitsene diger kapiya ne olacakti yani dedim ve O yardima yine devam etti anlayabilmem icin, yuregimde derin bir yeri olan can, cevirdigi mucizeler kursundan gundem 134ü gonderdi, ustelikte 133.cuyu atlayarak, cunku yanit gundem 134deydi..kurs “Kardeşim, düşündüğün şey hakikat değil.” diyordu ve yine diyordu ki; bir illuzyonun icindeyken biri birsey yaptiginda “Bu durumda ben olsam, kendimi suçlar mıydım?” deyin diyordu; benim buna yanitim evetti..ben hakikat bu olmadigi halde kendimi suclamayi seciyorum ve oyalaniyorum, resmin butununu gormek ve yeniden dengeye gelmek icindi oysaki her yasanan..
Sonra ayni can, bi akil verdi dedi ki; joe vitale'nin ho'oponopono' su is goruyor..hani su " i love you-thank you- please forgive me- i am sorry " ritueli..yani bu durumda gidip adamdan bizzat ozur dilemesen de olur..simdi oturup 3 dakka hooponopono yapsan ve onun yuksek benligine bunu soylesen.. Allah razi olsun ondan, sanki uzerimde bi ton yuk vardi da hafifledim.. ozur dilerimm seni seviyorum kardesim dedigim an da icimden Sevgi tasti tasti..sonra sevgili Hayat'in sayfasinda, karsima Cemalnur cikti, herkesin kendi adiyla O'na baglandigini hatirlatiyordu ve Sevgi aslinda sadece O'ndan akiyordu nasiplenmekse ne müthisti..
Nasibime gelen nefes calismasiyla farkindaligima giren; "nefesi alan ben degil, "BEN"im ile birlikte aslinda icimde askin bir sarhosluk hali oluyordu nicedir, hani icmeden sarhos nasil olunur? diyordum kendime ama oyleydim, gozum daliyor, basim donuyor, yururken tokezliyorum, sanki yurumuyorumda tokezleyince anliyorum ki yuruyormusum?! yolda etrafimda trafik akisi, icimde bir huzur bir huzur evlere senlik, dugun bayram havasi..bu durum bu ayin dolunayina kadar, zaman zaman artarak zamana zaman da etkisini azaltarak devam etti, artik kaniksadim bu halimi.. Ancak dolunayla birlikte icimde bisey oldu, amansiz bir gerginlik ve 6sinda da bu ofke patlamasi ardindanda olusan bir "peltelik" hali, kelimenin anlami peltelik, bu tipki askin sarhosluk gibi, cok karisabilir birbirine ancak aslinda cok farkliydi ve hissettimki bu farki anlamam icin bu deneyimi yasadim..
Hissediyorumki insanin bedeninde ruhunun bir parcasi var hani 21 gramlik oldugu soylenen kismi, pek hafif ama pek agir olan parcamiz bir de ruhun bagli oldugu yuksek benlik ve onunda bagli oldugu O.. Tam baglanti halinde sanki bir iple O'na bagliyiz gibi bir hissim var ve kaldirilabilecek kadar bir akis sagliyor ve o akis; sarhosluk veriyor, huzur, hamd, herseyiyle akista olma, BENin disinda hicbirseyin oneminin kalmamasi gibi bir hal yasaniyor, olaylar geliyor ve sanki uzerimden akip geciyor, dokunmuyor sanki bana, yagmur gibi bir dolu olay yasiyorum ama ustumden su gibi akip geciyor sanki, ne olaylara uzulme ne de sevinme hali..
Oyle bir hal iste ta ki 6sindaki ofke patlamasina kadar, o gun yuksek benligim ve O'nunla ya baglantim kesildi ya da ben o baglantiyi hissedemeyecek kadar sagirlastim ve dun yolda yururken ve dusunurken, karsimda birden bire bir adamin yemek yemesine takildim, adam sanki yedigi hamburgerle kavga ediyordu, oyle bir yiyorduki ne yedigi nasil yedigi hic onemli degildi, zaten ruhunun sesini de duymayacak kadar sagirdi, tipki benim gibi..
Sonra anladimki O, yuksek benlik vasitasiyla ruh ile temasinin siddetini artiriyor, baglanti ne kadar guclu ise, iplik ne kadar kalinlasmissa baglantili insan vorteks OLuyor ve sarhosluk basliyor, hani buna meczupluk diyorya sufiler ,iste tam da o hal, digeri ise bedende delilik hali...
6 Ekim 2009 Salı
5 Ekim 2009 Pazartesi
Gözü kör adamın üstüne arkadaşı güzel kokular sıksa; kokunun güzelliğini arkadaşının iyiliğinden değil de kendinden bilir..
Mevlana
işte arkadaşın kendini bilme anıdır bu an ve sonsuz bir hizmettir aslında bu durum, hiç beklentisiz, saf, oldugu gibi sıkmışsa o kokuyu, kokanın bunu kendinin bilmesine sevinir, yok nefsinden beklentideyse, bu bilinmeyiş nefsini epey bi kaldırır:)
şudur işin sırrı; insanın nefsi onunladır, O ise ondadır..
4 Ekim 2009 Pazar
3 Ekim 2009 Cumartesi
Facebookta olanlar bilir, olmayanlara da simdi anlatacagim bir oyun var, farm town; ciftcilik oyunu..
Oyunda once kendi bedeninizin suretini olusturuyosunuz, kas, goz, ten rengi, sac , kiyafet, artik ne varsa secip, suretinizi hazirliyorsunuz, sonra size verilen sınırlı belirlenmis bir alanda, ciftcilik yapmaya, ciftcilik rolunuzu oynamaya basliyorsunuz.
Oradaki sureti hareket ettiren BENim..suret o alanda, ekiyor, biciyor, para kazaniyor, hayvanlar aliyor, agaclar aliyor, o agaclarin meyvasini topluyor, satiyor..bilmiyorum suret düş, her seyi ben yapiyorum saniyor mu? rollerine baglanip, o rolleri kendinin saniyor mu?
Aslinda her seyde BEN var, BEN istiyorum bir ev sahibi olsun, sabrediyor, biriktiriyor parasini, ev sahibi olmak nasip oluyor, istiyorum ki bir ZEN bahcesi olsun, suret, bahce icin sabirla ugrasiyor, ZEN bahcesi nasip oluyor..bazen hic ugramiyorum ona, BENim varligimdan yoksun olan bahcesindeki, cicekler soluyor, bicilmeyen topraginda, urunler curuyor, kahrediyor mu hayata bilmiyorum ama BENim varligim yoksa o belirlenmis alanda aslinda suretim de yok..Suretim saniyor mu bilmiyorum, secimler ona ait, oysa her secim zaten coktan secilmis oluyor, suret secilmis olani seciyor..
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)